45
Products
reviewed
947
Products
in account

Recent reviews by Ulnia

< 1  2  3  4  5 >
Showing 1-10 of 45 entries
1 person found this review helpful
8.2 hrs on record
HELLBLADE II: SENUA'S SAGA

Hellblade'in ilk oyunu hayatimda oynadigim en iyi oyunlardan biriydi. Ninja Theory'nin bendeki yerinin ayri olmasi bir yana hikayesi, kamera acilari, diyaloglari ve Iskandinav mitolojisini cercevelemesiyle beni benden alan bir yapisi vardi. Bir cogumuz gibi ikinci oyunu ben de uzun suredir bekliyordum. Duyuruldugunda istek listeme ekledim ve kendisi ile ilgili her haberi takip ettim. Hellblade II: Senua's Saga herkesin sevebilecegi bir oyun degil ama bana gore guzel bir oyun. Bir seyler soylemek gerek bu kadar derin bir hikaye barindiran oyunlar icin iyisiyle kotusuyle. Gelin kisaca bahsedeyim:

Hikaye: Biraz karsilastirarak anlatmak daha dogru olacaktir. Ilk oyunu oynarken sizofren bir karakterin karanliktan aydinliga olan hikayesini mitolojik etmenlerle bezenmis sekilde oynuyorduk. Bu da bize her sey acaba Senua'nin aklinda mi geciyor algisini yaratiyordu. Dis etmenlerin ve hikayenin Senua'nin oncesinde ya da mistik olarak Senua'ya disardan mudahale edecek sekilde kurgulanmasi bize olagan ve olaganustu arasinda inanmayi sectigimiz sekilde hikaye hattinda ilerlememizi soyluyordu.

2. Oyun ise bu yasananlardan siyrilarak tamamen olaganustu ogeleri olaganin/olanin sinirlari icine dahil ediyor. Gercek yan karakterler, Jotunheim'dan geldigine inanilan ve ciddi anlamda savastigimiz devler bunun bir kaniti. Bunu begenip begenmemek bize kalmis ama oyunun gerceklik algisi mistik bir yerden siradan bir cizgiye cekilmis. Hikaye hatti boyunca da Senua'nin kendini karanliktan cikardigini ve baskalarini var olan kotulugun icinden cikarmak icin liderlik edebilecegi seviyeye geldigini goruyoruz. Bu karakter atlamasi ile hikaye hattinin tekduzeligi cakisiyor desek yanlis olmaz.

Dizayn
  • Karakter Dizayn
    Karakterden bahsetmisken ilk oyunun icindeki tek ana karakter Senua'ydi burada hikayeye ve karakterin gelisimine yon veren 3 temel yan karakter var: Savasci bir ogul, Thórgestr - Bilge ve yol gosterici, Fargrimr - Lider ve kalan umudun simgesi Ástríor. Bunlarin her biriyle aslinda bir bolumu bitirerek bulusuyoruz. Hikaye hattinin icine yerlesmelerini begensem de karakter derinliklerini ve hikayede karsimiza cikis noktalarini hic begenmedim. Ornek vermek gerekirse bir bilgenin konusmalarini dinlemek icin oyun bende heyecan uyandirmali ya da umudu simgeleyen ve kendi insanlarini korumak isteyen biri bana savasmak icin amac verebilmeli. Bunlarin hic biriniz hissetmedim malesef. Bu karakterler var olduklari kabi ♥♥♥ iyi dolduramamislar. Verilmek istenen mesajdan uzakta kendi dertlerinin pencesinde ve atil kalmislar.

  • Level Dizayn
    Bir ada ama oyle bir ada ki gozlerinizi alamayacaginiz sekilde 3d calisilmis. Magaralar, daglar, denizler - renkler, tonlar ve dahasi fazlasiyla guzel yapilmis ama ne eksik ? Etkilesim! Yani oyuna hayran olmaniz 15-30sn oyunu oynamaniz gereken max sure 7-8 saat. Dogal olarak ici bos bi cumbus yaratmislar, bi hayran olup ciksak sikinti yok ama durum oyle degil iste.

  • Müzikler ve Seslendirme
    Bu kadar derin bir mesaji vermek isteyen oyunun en azindan bir bransta bunu tamamen yapabilmesini dilerdim nitekim Hellblade 1'deki o guzel calismayi 2. oyuna tasiyamamislar. Muzikler bu tarz atmosferin super derecede onemli oldugu oyunlarda daha da onemli hale geliyor. Oyunun sonundaki tek sarki disinda oyuna sizi baglayacak bir muzik goremiyorum. Aurora - Animal Soul sarkisi gercekten harika bir sarki olmus. Yine de ilk oyundaki VNV Nation - Illusion sarkisi kadar bende iz birakamadi.

    --> Aurora - Animal Soul: https://open.spotify.com/track/17eWg9cwEB76Bt4KnjNpMe?si=0b33e2faa15a4249
    -->VNV Nation - Illusion: https://open.spotify.com/track/273tTmuqkEXRpYdFKx9iKm?si=7ac8b945c34b412d

Oynanış
- Lineer bir oynanisi ve kolay bir kontrol semasi var. Fazlasiyla basit ama soyle bir durum var. Oyun bir sure sonra size bir yurume similasyonu hissiyati veriyor ve tamam guzel bir level dizayn yapmissiniz da bu taktir etmenin otesinde ego masturbasyonuna donuyor dedirtiyor. Dogal olarak oynanisin basitligi, oyunun cesitligini ve hikayenin etkisinin artirmiyor.

- Oyundaki artistik temaya gereginden fazla bel baglandigi icin ilk oyundaki dusuk seviyeli aksiyon daha da basite indirgenmis. En azindan arkadan gelen rakipleri biraksaydiniz dedim bir kac kez.

- Adanin farkli yerlerinde farkli sekilde karsiniza cikan farkli rakiplerin tamamen ayni hissettirmesi aksiyon orgusunun ve PvE dizayninin bir sonucu. Malesef iyi bir sekilde yerlestirilmemis.

Gel gelelim Senua'nin hikayedeki agirligina, ilk oyuna nazaran begenmemis olsam da, ozellikle yan karakterlerle ile olan etkilesimin derinligini, verilmek istenen mesajin ve insanin icinde verdigi savasi iyi anlatan bir oyun karakteri oldugunu dusunuyorum tum seriye baktigimizda. Kafasindaki 2 yan ses, babasinin fikirlerine mudahalesi, hiddenfolkun az da olsa dusuncelerine temas ettigi kisimlar bence bu oyuna "yine de guzel bence ya" diyebilmemi saglayan sey belki de.

Diger yandan bu oyun 23$ yani 750TL eder mi? Paraniz ve zamaniniz varsa umutlarinizi arsa cikarmadan deneyebileceginiz bir oyun. Ilk oyunu ortalamada gecememis bir yapisi olsa da kendine ozel bir aromasi mevcut. Senua'yi serinin ilk oyununda taniyip ikinci oyunda kendi basina kaldigi kisimlari daha anlamli bir sekilde oynayabilirsiniz.

Karanlik hepimizin icinde ve en buyuk savas kendimizle. Senua disardan gorunen ile icerde yasanan arasinda bir kopru niteliginde bence oyun dunyasinda. Insana kendi icine bakmadan karsindakinin karanligini yargilamamayi hatirlatiyor. Ikinci oyun bana Baudelaire'in bir sozunu hatirlatti: 'Nerede degilsem orada iyi olacakmisim gibi geliyor' sonra da soyle devam ettirdim o sozu kendimce 'yine de kendimden kacamadikca, olmadigim yere kacmanin ne faydasi olacak bana?'

Onemli olan secimlerimiz ve kendi kaosumuz ile nasil dans ettigmiz. Yere kapaklandigimiz zamanlari sayarsak yedigimiz dayaktan tat almazsak ve hep kaybettiiklerimize odaklanirsak, nasil kazanacagiz? Daha da onemlisi kazandigimizi nasil hissedecegiz. Secim hepimizin elinde. Ya simdi ya da hep bir sonrakine...

Tekrar inceleme yazmak guzel,
Iyi oyunlar diliyorum!

Not: 5.9 / 10
Posted 4 July, 2024. Last edited 4 July, 2024.
Was this review helpful? Yes No Funny Award
1 person found this review helpful
1 person found this review funny
931.6 hrs on record (603.9 hrs at review time)
APEX LEGENDS

It is the best Battle Royale game that you can play today, It is fast paced, great character backgrounds, great game mechanics. I actually would recommend it even though their cosmetics system sucks in my opinion; saying this as being a paying player. Why don`t I recommend then?

This game has very severe technical service issues. It doesn`t happen all the time yet it is always frusturating. Let me clarify: Normally a game would become better in technical shape as well as showing itself with a showcase of new content whenever a new update arises right? Well, Apex Legends is unfortunately the game which comes up with lots of (old-new) technical problems in every upgrade even if it is a tini-tiny update. I don`t know how developers think but it looks like a lame joke from my point of view. A developer might be angry with his/her manager and could secretly crush the part of game such as crushing up latency issue or server session start/duration time settings to feel better or avenge childishly. If this is the case and you`re reading this. "Dude believe me it is neither funny nor you will get anything out of this."

I`ve been playing this game since the season 5 and I pay for skins and battle passes whatsoever. I really like spending hours with my friends and by myself by playing Apex Legends. However whenever a new season is deployed or a big event comes to the game which happens twice in a season in normal conditions, wait wait let me correct this saying, whenever an update comes regardless of its size, I know that the game is going to be shaken like a beaten blind drunk for a couple of days or even more so.

You might be thinking of waiting a few days won`t kill you. Yes you`re exactly right. However this is neither a story driven FPS game in which I might enjoy the graphics or story details, character development in time, quest structure... nor I could casually give 1-2 weeks break. All it has is this fast pacing atmosphere which means that you need to play more to play better.

1) There are only 2 different game modes Battle Royale and Arena. You can either play competitive or normal.
2) There are 16 characters available with different character backgrounds which you cannot reach anytime you want. They are good but devs carefully weave it. Because each season a new character comes and each season lasts 3 months. Therefore they need to consume the content in this period without over-saturating.
3) There are not hard quests that would drive you to discover game more. In fact, there are not lots of things to discover. Kings Canyon, Olympus, Worlds Edge and Storm Point are the only maps that you dive into and they kind of look like each other conceptually. These are all normal for a free FPS battle royale game.
4) Graphic details is moderate.

If you were a person like me who work in week days and might have different plans for weekends time to time, you wouldn`t want your scheduled playing time with your friends to be wasted just because of bad server management of a game product which has around 1M daily active users all over the world and can be played over regions and cross platform. It might be bad time management or feasibility issue; yet I am a loyal player and I honestly don`t give a damn. The game should be in shape all the time whenever I want to play.

All in all, Apex Legends is a "Legen-wait for it" game. "Dary" part comes always with lots of mistakes or delivery issues. If you think of starting this game, think twice. If you decide to give a second chance for Apex Legends, they are "still working" on these server issues. If you really want to play a battle royale game, this is an amazing + pain in the neck game and the best in the market right now.

Yet. as a player with more than 1000 hours buried for this game (steam +origin) I don`t recommend Apex Legends.

7.6 / 10

Cheers,
Posted 12 April, 2022. Last edited 12 April, 2022.
Was this review helpful? Yes No Funny Award
12 people found this review helpful
1 person found this review funny
5.4 hrs on record
LITTLE NIGTMARES

Kimi oyunların hikayesine kimi oyunların oynanış mekaniklerine kimisininse rekabet düzeyi ya da online etkileşim düzeyine göre aklımızda derecelendiririz. Little Nightmares basit bir korku hayatta kalma puzzle platform oyunu olmasına rağmen bahsettiğim ilk iki ögeyi çok iyi şekilde perçinleyip oyuncuya sunuyor. Yalnız basit kelimesi sizi yanıltmasın, oyunun dikkat edilmesi gereken parcalari bu basitliğe o kadar güzel islenmiş ki oyunu oynarken kendinizi defalarca oyunu överken bulabilirsiniz. Gelin bazı detaylara beraber bakalım:

Hikaye: Oyunda sari yağmurluk giymiş 9 yaşında bir çocuğu (Six) kontrol ediyoruz. Bu çocuk devlerin içinde tek başına kalmış ve yalnızlığı ve yer yer açlığı ile hayatta kalmaya çalışıyor. Bizse onu bu karanlığın içinden çıkarmanın yolunu arıyoruz. Önümüze çıkan engelleri akil yoluyla aşıp Six`in hapishanede başlayan karanlığını aydınlığa ulaştırmanın pesindeyiz.

Dizayn
  • Karakter Dizayn
    Temel olarak bahsedebileceğimiz 3 farklı karakter dizayn ögesi mevcut. Bunlar Six, Nomes ve Düşmanlar diye nitelendirebileceğimiz genel olarak kaçtığımız NPC`ler. Six sari bir yağmurluk giymiş 9 yaşındaki bir kız çocuğu ve gayet güzel bir şekilde atmosfere uygun modellenmiş. Nome`lar ise utangaç, küçük yaratıklar. Basit bir 3D modelleme ve etkileşim ağı ile oyuncuya sunulmuş durumda. Düşmanlar ise her level özelinde değişen gayet kendine özgü ve level ile uyumlu bir şekilde çizilmiş yaratıklar. Mimik ve tepkileri okunabilir; çizimleri ve animasyonları ile incelenmeyi hak ediyorlar.

  • Level Dizayn
    Normalde bir BANDAI NAMCO oyunundan bu kadar etkileyici bir level tasarımı beklemiyorum. Oyunun yayıncı şirketini es gecip ben yine de alkışı oyunu yapan Tarsier Studios`a gönderiyorum.

    Level`lar hem her bölüm içinde hem de bolümler arasında o kadar güzel dizayn edilmiş ki basitliğe renk katmış diyebiliriz bunun için. Tüm leveller gördüğünüz kamera açısının dışına da sizi taşıyarak bakış açınızı değiştirmenizi ve doğru zamanda doğru hamleyi yapmanız için sizi yönlendirecek şekilde tasarlanmış.

    Bunun yansıra daha da önemli bir şeyse levellerin yüksek etkileşim düzeyinde olması ve oyuncuya birden fazla çözüm olduğunu düşündürmesi. Küçük bir karakteri idare ederken küçük ve büyük puzzle`lar çözüp büyük ve devasa yaratıklar tarafından kovalanıyoruz. Bu noktada tüm bölüm tasarımları bu 3 farklı ögeyi hazmedecek şekilde tasarlanmış ve oyuncuya sunulmuş. Kesinlikle taktire sayan bir durum.

Müzikler ve Seslendirme
- Müzikler oldukça dozunda oyuna entegre edilmiş. Bu kısımda oyunun bir jump-scare mantığının olmadığını ve müziklerin bu çizgide ilerlediğini belirtmek gerek. Meraklısı için Tobias Lilja`nin orkestral sayılabilecek gerici müziklerini buraya bırakıyorum, ben özellikle Prison Toys`u çok sevdim: https://open.spotify.com/album/3a7Aq3Khe54ocKX0uAOJdh?si=6R30Ku6sRIS_2jznDxMg1g

- Seslendirmeler konusunda ise çok bir şey demeye gerek olduğunu düşünmüyorum. Bu kısımda aslında ana karakter seslerinden ziyade yansıma seslerin ne kadar harika ve küçük bir detay olarak oyuna eklendiğinin altını çizmek isterim. Küçük Detayları fark etmeniz gereken bir oyunda kucuk seslerin, küçük detayların seslerinin de oyunda ustalıkla islendiğini görmek keyif verici!

Oynanış
- Lineer bir kurgu üzerinde kamera acılarını ve düşmanların pozisyonlarını düşünerek çözdüğünüz bulmacalar üzerine kurulu bir oyun Little Nightmares. Bu kısımda hem oyunu oynarken çözdüğünüz basit-orta zorluk düzeyinde puzzle`lar ve bu puzzle`lari çözerken içinde bulunduğunuz odaları analiz etmeniz hem de düşmanlara dikkat edip yakalanmamanız gerekiyor.

- Diğer yandan düşmanlar bir bölüm boyunca sizi takip ediyor. Dolayısıyla düşmanlara göre bu bolümler dizayn edilmiş diyebiliriz. Puzzle çeşitliliğinin çok yüksek olmaması farklı şekillerde oyuna bakisinizi bazen kısıtlayabiliyor.

- Ayrıca bazı düşman ögeleri (isik saçan göz) daha fazla kullanılabilirmiş ve oyun bazı kısımlarda daha zor olabilirdi diye düşünüyorum. Öncelik sırası düşük bir yorum olsa da eleştiri olarak oynanışı basitleştiren bir detay olduğunu düşünüyorum.

- Gayet kolay bir klavye-controller semasına sahip bir oyundan bahsediyoruz. Oyuna başladığınız ilk andan itibaren oyunu yönetmeye alışmanız saniyelerinizi alacak.

Tüm DLC`leri oynayarak oyunu bitirdim ve oldukça yavaş oynadığımı söyleyebilirim. Buna rağmen 5 saat civarı vakit harcadığımı söyleyebilirim. Level`lari basari ile geçme sureniz insani sıkmayacak seviyede ayarlanmış olsa da oyun suresinin bir miktar daha uzun olmasını dilerdim.

Diğer yandan 31 TL`nin oldukça uygun bir fiyat olduğunu düşünüyorum. 2017 yapımı bir oyun ve sık sık indirime girdiğini de düşünürsek, uygunluğu bir kat daha artıyor. Yine de DLC`ler ile beraber oynamanızı tavsiye ederim.

Six`in karanlık hikayesinde ona elinizi uzatın ve karanlığından kaçışına yardımcı olun!

Puan: 8.3 / 10
Posted 23 March, 2022. Last edited 23 March, 2022.
Was this review helpful? Yes No Funny Award
2 people found this review helpful
150.4 hrs on record (89.7 hrs at review time)
HADES

Hanımlar ve Beyler, okumaya başladığınız bu inceleme Rogue-like RPG türünün benim gönlümdeki en iyi oyunu olan ve muazzam bir oyun stüdyosu, Super Giant Games, tarafından yapılmış bir oyuna aittir. Birazdan ballı börekli, püsküllü çörekli incelemesini yapacağım bu oyun için şunu söyleyebilirim: HADES benim için The Witcher Serisi, Skyrim ve Hellblade'den sonra 4. sıradan en çok severek oynadığım oyunlar listesine girmiştir. Hayırlı uğurlu olsun.

Hikaye Yunan mitolojisi ile ne kadar ilgilisiniz bilemem ama ben doğaüstü güçlere, mitlere; animelere, mangalara ilgili bir insan olarak oyunun içeriğine aşinaydım. Oyunu "Zagreus" yani Hades'in oğlu olarak oynuyorsunuz ve yer altından yeryüzüne giden yolda sırasıyla Tartarus, Asphodel, Elysium ve Styx'i geçiyorsunuz. Bu süreç içinde de Olympus'taki diğer tanrılar Zeus başta olmak üzere size "blessing" yani bir nevi kendi özel güçlerini ödünç veriyor. Siz de birbirinden farklı bir çok kombinasyon ile Zeus, Poseidon, Ares, Athena, Afrodit, Artemis, Dionysus, Demeter ve Hermes'in yardımlarını alıp bu süreci baştan baştan oynuyorsunuz. Evet baştan oynuyorsunuz çünkü Hades'in çocuğu olduğunuz için kendisinin lanetini de taşıyorsunuz yani yeraltındaki dünyadan çok sınırlı bir süre uzak kalabiliyorsunuz.

Dizayn öğelerinden bahsetmek istiyorum:
  • Karakter ve İllustrasyon Dizayn
    Zagreus, Hades, Nyx, Zeus, Thanatos, Poseidon ve diğer tüm ana ve yan karakterler o kadar güzel çizilmiş ki hayran olmamak elde değil. Karakterlerin dialoglarına göre farklı nüanslar illustrasyonlara yansıtılmış ve harika bir hava katmış. Bazı karakterlerin sadece sesini duyuyor kendisini ya da animasyonlarını göremiyorsunuz. Bu açığı da kapatacak şekilde illustrasyonlar zevkle oyunda yerini almış. Ayrıca her karakterin kendine ait bir hikayesi olması bu hikayelerin her birinin kendi ritminde devam ediyor olması... Allah'ım muazzam!!!

  • Level Design
    • Hades'in Evi: Oyunun sadece stop ve dinlenme noktası olarak düşünülmemiş aynı zamanda zamanla kişiselleştirebileceğiniz bir sürü karakter hikayesi ve dialoglar ile zamanla etkileşim kurarak büyütebileceğiniz eğlenceli bir level olarak oyunun temelinde kendine yer bulmuş

    • Bölgeler: Oyunda yukarıda isimlerinden bahsettiğim gibi 4 bölge var ve her biri kendine özgü bir havaya sahip. Her bölge arası geçişte, yani boss savaşlarından sonra karakterin kendini bir anlamda tazeleyebilmesine imkan veren küçük bir alana giriliyor. Bu alanlar dahil olmak üzere oyuncuyu oyundan koparmadan, olumlu bir şekilde karşılayan bölgeler oluşturulmuş.

  • Konsept Art: Normalde bu başlığı diğer başlıkların altına yedirmek gerekir ama oyundaki "foe" yani düşmanların hareketlerinden farklı silahların ve farklı versiyonların çizimine kadar; tanrıların illustrasyonlarından, Cerberus'un pet animasyonuna kadar her şey o kadar tatlı bir çizgide çizilmiş ki oyunu oynarken kendinizi etrafı keşmetmekten alıkoyamıyorsunuz. Oyuna bir çok kez Open World RPG kafasında yaklaştığımı biliyorum. " Burada ne var lan acaba, buraya ne zaman geçeceğim, çok gizemli görünüyor bu kısmı çok merak ettim..."

Seslendirme: Bugüne kadar bir çok farklı tarzda oyun oynadım ve bitirdim, bir çok farklı hikayenin nasıl işlenildiğini not ala ala gözlemledim. Seslendirmenin ne kadar önemli olduğunu bir çok incelemede ve kritikte görüyorsunuz. Açık ve net şu kadarını söyleyebilirim ki karakter seslendirmeleri özellikle ZAGREUS, Megaera ve Dusa harika ötesi bir şekilde konuçlandırılmış oyuna. Oyunda sadece 1 veya 2 karakterin seslendirmesi için 8/10 falan verebilirim gerisi kesinlikle 10/10! Üstelik bu seslendirmelerin bir kısmı da oyunu yazan ekip tarafından yapılıyor.

Dialog ve Monologlar: Ben hayatımda Hades kadar dialog ve monologlara önem veren başka bir oyun daha oynamadım. Bunca oyunculuk hayatımda daha bu kadar çeşitli dialog görmedim. Üstelik oyunun genel yapısı buna taban tabana zıt. Yani siz hep aynı yerleri geçiyor ve oynuyorsunuz ama karakterlerle etkileşiminizi o kadar üst düzey ve senaryo o kadar harika bir şekilde yazılmış ki okumadan geçtiğiniz her satır için en önemli yeri kaçırdım mı lan acaba hissiyatı veriyor bu oyun. MUAZZAM ulan!

Müzikler: Darren Korb'un elinin altından çıkan bir Audio süreci ile tüm aksiyon tamamlanmış diyebiliriz. Oyundaki ilk run denememde karşılaştığım ilk mini-boss tecrübemde bağırarak şunu dedim: "HARİKA LAN BU MÜZİK!" İlgilisi için buraya listeyi bırakıyorum canlar:
https://open.spotify.com/playlist/65IYC6s2O51VPLuXwQspQN?si=6df4665f75164019

--> Lament of Orpheus, The Bloodless, Wretched Shades, Hymn to Zagreus, Good Riddance ve özellikle In the Blood muazzam besteler, kesinlikle dinleyiniz!

Oyun Ekonomisi: Oyun içinde herhangi bir şekilde mikro ödeme sistemi yok. Yani oyunu full sürüm olarak alıyorsunuz ve oyun içinde tamamen oynayarak kazandığınız soft-currecy adını verdiğimiz öğeleri biriktirerek oyunu ilerletiyorsunuz. Tamamen oyunu ne kadar çok oynarsanız o kadar fazla etkileşim kurabileceğiniz öğelere erişiyorsunuz diyebiliriz. Hiç bir abartı olmadığı gibi tüm oyun içi ekonomi oldukça tadında verilmiş. Buradaki tek geliştirmeye yönelik eleştirim boss'lardan düşürdüğümüz itemleri almanın fazladan 1 adet daha yolu olsa çok daha güzel olabilirmiş. Oyun rogue-like olduğundan, bazen ilgili itemleri bulamamak can sıkabiliyor.

Oynayış: Hem controller hem de klavye ile çok ama çok rahat oynayabileceğiniz şekilde dizayn edilmiş bir kontrol mekanizması var. Çok rahat alışılan bir kontol-saldırı şemasına sahip bir oyun Hades.

Bir küçük not ile toparlamak gerekirse:
--> Oyunun dili İngilizce, TR yama var mı bilmiyorum kesinlikle ingilizce oynayıp ingilizce takip edilmesi gerekiyor diye düşünüyorum. Muazzam bir hikaye hattı ve dialogları var bahsettiğim gibi. Buraya not düşmek istedim.

İzometrik kamera açısından oynadığımız bu Rogue-Like aksiyon oyunu Hades, Super Giant Games'in geliştirdiği 4. oyunu. Bastion ve Transistor'u da oynamış ve çok sevmiş bir oyuncu olarak şunu söylüyorum: Super Giant Games Hades ile Rogue-like jenerasyonunda çıtayı Olmpus Dağına çıkarmıştır. Diğer yandan bu kadar içerik ve çalışmayı sadece 40 TL'ye almak bence çok çok çok uygun!

In the name of Hades, Olympus, I accept this message!

Puan: 9.7 / 10
Posted 16 April, 2021. Last edited 16 April, 2021.
Was this review helpful? Yes No Funny Award
39 people found this review helpful
12 people found this review funny
15.2 hrs on record
JUMP FORCE

Uzun bir süredir inceleme yazamıyor oluşumun telafisini anime bazlı bir oyunu önermiyorum diyerek yapacağım aklıma gelmezdi. Kısaca bu oyunu neden ve ne koşullarda almalısınız ya da almamalısınız özet geçmek istiyorum.

Çiçek dalında güzel diye bir deyim var ya hani, o deyim bu oyun için gediğe konulmuş bir taş gibi. Her anime karakteri kendi dünyasında izlenmeyi ve oynanmayı güzel hissettiriyor. Bu sözümü bu oyunu oynarsanız çok daha iyi anlayacaksınız.

Öncelikle hikayeden başlayalım: Temel bir kaç anime baş karakteri iyi olarak alınmış, bir kısmı kötü bırakılırken bir çoğunu kurtarıp Jump Force'a katılmalarını sağlıyoruz. 3 farklı takım var sırasıyla Son Goku, Naruto ve Luffy tarafından liderlik ediliyor. Bu takımlardan birinin mensubu oluyorsunuz ki bunun tek önemi eventlerin ve sezon sıralamaları için segment oluşturmak oyun içinde. Ah bir de şunu söyleyeyim, oyuna başlarken Frieza sizi yanlışlıkla öldürecek şekilde vuruyor, sonra Trunks size bir küp enjekte ediyor ve HERO oluyorsunuz. Çünkü hayatta kalmanızın tek şansı buymuş. Muazzam bir başlangıç değil mi ?! Şehirde sizden başka kimse yok, Hero'ların kapıştığı yerde Goku'nun dodge'ladığı bir saldırı yüzünden (sayesinde) HERO oluyorsunuz. Hikayenin başlangıcı da kendisi de olağanüstü TIRT diyebiliriz!

3 temel Dizayn öğesinden kısaca bahsedeyim:
  • Karakter Dizayn
    Hocam, ben concept artist değilim ama hem oyun sektöründe çalışan hem de bu sektörde ter döken onca arkadaşımın hatrına şunu söyleyebilirim. Karakterler bütün olarak olmamış! Neden olmamış bir kaç madde ile anlatayım:
    • Karakterlere animasyon eklemişler ama konuşmaları ile beraber anlam ifade etmiyor. Örneğin Asta ile win alıyorsunuz, Black Clover animesinden bileceğiniz gibi duygulu coşkulu bir arkadaşımız kendisi. Seslendirmeni de doğal olarak bu şekilde çalışmış ama win ekranında dümdüz bir karakter ve sadece ağzı 2D olarak hareket ediyor şekilde görüyorsunuz.

    • Karakterlerin belirli partlarını çizerken bütünlüğü bozacak şekilde konsept yaratılmış. Bu karakterlerin hepsi 3D tasarlanıyor ve hepsi gerçeğine uygun olacak şekilde seslendiriliyor ve oyuna yerleştiriliyor. Yalnız karakterlerin gözleri mesela niye dümdüz 2D bir çizim gibi yapılmış anlamak güç.

    • Mimik yok lan! Karakterlerin ağzı oynuyor sadece. ÇİZEMEMİŞLER, resmen "ne uğraşacağım lan ben bununla" hissiyatı vermişler oyunculara. Yani siz oyunu oynarken karaktere odaklanmadan oynamanızı istiyorlar gibi. LAN ANİME KARAKTERİ BAZINDA NİYE OYUN YAPIYORSUN O ZAMAN!

  • Sinematik
    Yiğidi öldür hakkını ver. Savaşlarda saldırıların (3 temel 1 ulti) sinematikleri güzel. Eksikler var ( karakter ulti ile finish atarken son ekranda kopukluklar olabiliyor) ama güzel.
    Yalnıııııız.... Bakın karakterleri ve animasyonları o kadar sınırlı aşamada yapmışlar ki görev adını verdikleri düzenekteki ara animasyonların sinematiklerini izleyemeye tahammül edemedim. İzlemedim, uzundu ne bileyim konuşmalar mantıksızdı demiyorum. 3 saat motion graphic öğrenmiş biri de o sinematikleri yapar bence, yılların BANDAI NAMCO'sunda çalışmasına gerek yok.

  • Level Dizayn
    Hocam savaş alanlarının ne kadar önemli olduğunu biliyoruz bu tarz oyunlarda. Dövüş oyunlarına hem çeşitlilik katıyor hem de doğası gereği hikayeleri sinematik ile verildiğinden "aynı yerde aynı şeyi yapmıyorum" hissiyatını oyuncuya aşılıyor. Mortal Combat gibi yatay düzlemde savaşılan oyunlardan tutun Naruto serisinin oyunlarında olduğu gibi daha geniş bir alana yayılan dövüş oyunlarında da bir çok kez kaliteli bir şekilde kullanıldığını gördük. Oyunda temel olarak iki adet level kullanılmış, hataları da şöyle:
    • J-Force Ana Merkezi: Burası aslında dövüş yapmadığınız sürece oyunu geçirdiğiniz alan. Burası öyle bir yer ki her şey muazzam düz çizilmiş ve güzel çizilmiş olan yerler etkileşime %100 kapalı. Güzel çizilmiş 3 yer var bunlar sırasıyla yukarıda bahsettiğim 3 farklı anime kahramanının liderlik ettiği Alfa, Beta ve Gama takımları. (isimleri neden böyle hiç bilmiyorum oraya hiç dokundurmayacağım) Bu takımların her biri için özel bir alan yapılmış ve J-Force ana merkezinden tasarım olarak ayrılıyor ama o kadar küçük ki ne içinde kalmak bir anlam ifade ediyor ne de etkileşim kurabileceğiniz farklı bir şey var.

    • Battle Arenalar: Kısaca savaştığınız alanlar. Alan geniş eyvallah hatta savaşırken alanı değiştirebileceğiniz şekilde rakibinize saldırabiliyorsunuz başka bir savaş alanına geçerken küçük bir sinematik de oynuyor her haritaya özgü. Bunlar harika ama neden hikayeler direkt burada başlıyor ve burada bitiyor? Neden içeride fizik motoruna dair bir şey hissetmiyoruz? Örneğin: Hitsugaya Toshiro(Bleach) benim en sevdiğim anime karakterlerinden biridir ve adamlar mangayı takip ederek karakteri tasarlamışlar. Bankai açıyor bu abimiz ve şekli şemali değişiyor. Buz tipi bir katanası olduğu için ve mangadaki yeni formu ile etrafını donduracak kadar enerji saçıyor. Ultiyi yaparken de zaten etraf bi' buz kaplanıyor sonra yine her şey aynı. Lan bu adam buzu içine geri mi çekti ? Ne oldu abi! Yerler buz tutmuştu hani! Zemin ile etkileşim falan yok mu? YOK!

Seslendirme
--> Bütün karakterleri hemen hemen biliyorum ve seslendirmeleri muazzam olmuş ama sınırlı olmuş. Yani şöyle, Seiyu'lara (anime seslendirmeni) görevler için replik verilmemiş. Muhtemelen bu kısımda bütçeleri yetmedi. Bu insanların hepsine onlarca metin okutmak yerine bazı sinematiklerin içine seslendirme eklerken bir çoğuna alt yazı ekleyerek geçiştirmişler.
Ayrıca karakterler sizinle konuşuyor ama her BANDAI NAMCO oyununda olduğu gibi sizin sesiniz yok ve sadece kafa sallayarak iletişim kuruyorsunuz. Ayrıca size yine "o" diye sesleniyorlar. Oyunda nick'iniz olması tamamen multiplayer savaşlar için bir araç.

Müzikler
--> Müzikler benim için her zaman çok önemli bir yere sahiptir ki bir çok incelemede de yer vermişimdir. Atladıklarımı araştırıp dinlerim oyunu açar, gameplay videolarını bulur eksiğimi gideririm. Bu oyunda dikkat çekecek bir müzik yok arkadaşlar. Tüm sesler üst üste geliyor arkada hareketli bir kaç ritmli müzik var o kadar. Arada böyle "Nani!!" diyecekleri bir ortam müziği bile koymamışlar. Japoncanın fonetik olarak vurgulara bağlı bir dil olması ve bu dili bu kadar berbat bir şekilde işlemeleri müzik anlamında üzücü bir durum.

Normalde Quest Design ve Oyun içi ekonomiden de bahsetmek isterdim ama kalbim yetmiyor onları da yazılı olarak gömmeye burada.

Karakter Özelleştirme
Kendinizi giydirebiliyorsunuz. Ammaa... ne yeterince kıyafet ne de aksesuar var. Daha çirkin bir şeyden bahsedeyim: Customize edeceğiniz her şey bir başka anime karakterlerinin parçası. Yani size özel bir animasyon ya da saldırı gibi mekanik şeyler olmadığı gibi karakter özelleştirmede de başka karakterlerden toparlama olarak giydiriyorsunuz kendinizi. Örneğin: Benim saçım ve kafa bandım Kakashi Hatake'nin (Naruto) , Sırtıma taktığım ekipman Sabo'nun çubuğu (One Piece), üzerimdeki trenç kot Trefalgar Law'ın (One Piece) üzerindeki kıyafetti. Oyun sizi başta hero yapıyor ama başka hero'ların saldırılarını kullanıyorsunuz, başka karakterlerin kıyafetlerini giyiyorsunuz. Kısaca Toplama Hero oluyorsunuz.

Hiç mi güzel bir şey yok?
Var tabi olmaz mı! Aizen Sousuke, Hitsugaya Toshiro; Roronoa Zoro, Trefalgar Law ile oynamak bunlar muazzam keyif veriyor. Ayrıca deli gibi 1-3 vs 1-3 dövüş oyunu oynayabilirsiniz. Multiplayer serverları da kasmıyor bunu da deneyimledim. (Captain Tsubasa'daki vasat durum burada yok)
Bu keyfi alıcam diye bu oyun alınır mı? Bence alınmaz!

Character Pass 1'e sahip olarak oyunu oynadım ve İstek listemde yeni çıkan karakterlerin DLC'si vardı. Bu incelemeyi yayınladıktan sonra istek listemden DLC'yi; oyunu bilgisayarımdan kaldırıyorum.

Her tarafı altın olsa bu oyun 199 TL etmez. Ben %66 indirime girdiğinde aldım. Yine etmez yine etmez!

Puan: 2.9 / 10
Posted 1 April, 2021. Last edited 1 April, 2021.
Was this review helpful? Yes No Funny Award
4 people found this review helpful
30.5 hrs on record
Far Cry 3

Oyun tarihinin en psikopat isimlerinden birine sahiplik yapan ve 3. oyunu ile 2012'de oyun dünyasına hem ateş ederim hem araç kullanırım algısını yerleştiren ya da bu algının yeşermesinde büyük bir rolü olan (diyelim) Far Cry 3, UBISOFT'un bu serideki en iyi oyunudur. Geçtiğimiz günlerde bıraktığımız UBISOFT FORWARD etkinliği ile duyurulan Far Cry 6 ile heyecan Giancarlo Esposito'lu oyun içeriği ile tavan yaparken bendeniz bu seriyi bence seri yapan ilk oyunu tekrar bitirdim. Bazı detaylardan bahsedip oyunu size anlatmak isterim:

* Hikaye: Far Cry 3 bir arkadaş grubunun eğlenmek için geldiği adanın gerçek yüzünü hatalı bir skydiving sonucu tecrübe etmesini konu alıyor. Adanın arka yüzündeki ritüellerin pençesinde Jason Brody'i oynadığımız bu oyunda sırayla arkadaş ve kardeşlerimize neler olduğunu, nasıl kontak kuracağımızı öğrenirken aynı zamanda yerli halk ile adayı zorbalığı ile el altında tutan bir grup ya da çetenin arasında kendimize yer buluyoruz. Jason'ın zamanla geçirdiği kişilik sürecini ve adada olan biten her şeyi zamanla tecrübe ediyoruz ve oyunun bizi yönlendirdiği sona ilerliyoruz.

* Oynanış: Bir FPS oyunu için bence tam kararında bir gizlilik ve bu gizliliğe uygun kontroller mevcut. Karakterin oyun içindeki gelişimi ile birlikte farklı şekillerde oynayabilir hale geliyorsunuz fakat oyun sizi bir noktaya kadar gizlilik ya da genel adı ile stealth skili altında yoğuruyor. Klavye ve Mouse ile kontrol ettiğiniz karakteriniz bugün halihazırda en az birini denediğiniz Battle Royale oyun dinamiklerine sahip. Koşarken yerde kayabilirsiniz, tırmanabilirsiniz... Oyun size oyunun tutorial kısımlarını göstermekten de geri durmayacak şekilde kurgulanmış bunu da eklemekte fayda var.

Bu kısımda "cons" olarak kesinlikle altının çizilmesi gereken alan skill ağacı ve açık dünya yapısının uyumsuzluğu olabilir. Benim gibi hikaye bazlı(story-driven) oyunların düşkünü ve haritaları açıp kutuların, sandıkların ya da oyunun sunduğu imkanların peşinden koşan bir yapınız varsa, Far Cry 3 bir anlamda sizi yüz üstü bırakabilir. Nasıl mı ? Maddelerle özet geceyim:
1) Oyundaki collectible olarak 5 adet envanter öğesi var: Relic, Lost Letter, Memory Cards, Sandıklar ve Otlar+Hayvan derileri var.
2) Otlar ve Hayvan derileri oyundaki taşıma + serum sistemi için dizayn edilmiş ve tadında olmuş diyebilirdik ama adayı önceden keşfetmeye çıkarsanız hayvanlar her yerde ve avlamak o kadar zor değil. Doğru outpostları da tutturursanız bir çok görev ile açılan ekipman yükseltmesini de yapabiliyorsunuz. Dizayn güzel ama dizaynı gerçekleştirmek için uygunlanması gereken kaynaklar çok bol bırakılmış.
3) Sandıklar, ah o sandıklar. İçini açıp bulduğunuz her şey oyun tarafından 2'ye ayrılıyor: Yükseltme Malzemesi, Markete satılan boş beleş şeyler. Zibilyon tane sandık var bir süre sonra açmayı da bırakıyorsunuz. (UBISOFT alışkanlığı diyorum buna ben)
4) Relic, Lost Letters ve Memory Cards aslında hikaye içinde yaratılan ve tüketilmesi gereken metinler ve olaylar örgüsünün temel parçaları ama oyundan o kadar kopuk dizayn edilmişler ki bir Relic aldığınızda oyunda ne etkisi olacağını neden bir başka relic için dağ tepe demeden koşmanız gerektiğini okumazsanız anlayamazsınız. Role-play gerekliliği dışında da herhangi bir zorunluluk ya da ekstra karakter katkısı göremiyoruz bu itemler için.
Bonus) level design yaparken dinamik çim varsa üzerinde hareket edebiliyorsunuz değilse edemiyorsunuz. Yani bir yere tırmanırken üzerinde yeşermiş çim varsa tırmanabilirsiniz kuru çim level yapıldıysa kayar düşersiniz. Bu oyundaki en saçma level design bence.

* Görev Dizayn: Ana görev ve hikaye muazzam bir şekilde işlenmiş bence ama dediğim gibi ben incik cıncık ne var peşinden gitmeyi seven bir adam olduğum için oyun içindeki yan görevleri ve haritaları hep önce yapıyorum ya da yapmış oluyorum diyelim kendimi kaptırıp :) Bu kısımda Supply Drop gibi ya da şehirlerin içindeki git bunla konuş derdimi anlat gibi görevlerin oyuna bir renk katmadığını düşünüyorum buna zıt olarak safımıza katılan her outpost'un avlanma ya da suikast görevleri olması bence güzel bir durum. Sadece bu görevlerin hepsinin aynı olması (git şunu bıçakla öldür ya da takedown yap) ve düşmanların sadece durduğu yerin farklılaşması ya da voltalarının değişmesi bu güzel duruma bir miktar gölge düşürüyor. Bunun yanısıra oyunun gizlilik ilkesinden hemen hemen hiç bir görevde vazgeçmemesi bence pozitif bir tutum.

* Karakter Dizayn ve Seslendirmeler: Genelde hikaye bazlı RPG oyunlar tüketen biri olarak FPS oyunları için seslendirmenin ve karakter dizaynın çok önemli olduğunu düşünüyorum. Hali hazırda zaten kendi karakterimizi TPS bakış açısı ile göremediğimiz bir oyun türünde karakterin içine girdiği durumları, olayları hissetmek bir adım daha rahat ve davetkar olmalı. Far Cry 3 bu anlamda başarılı bulduğum bir örnek. "Muazzam detayları var, aman allahım öldüm bittim" diyemem ama Jason Brody, Citra, Hoyt Volker, Buck, Dennis Rogers, Willis Huntley ama en önemlisi Vaas Montenegro! Vaas Montenegro 2012 yılından beri çok az oyunda görüp görebileceğiniz baş psikopatlardan biridir. Çok iyi dizayn edilmiş bir kötü karakter olduğunu söylerim hep, oynarken bana hak vereceğinize eminim!

* Müzikler: Benim için çok önemli bir element olan ve hemen hemen her açıklamamda altını doldurmaya çalıştığım bir kalem Müzikler. Main soundtrack'ten back soundtrack'e; menu'den, SFX'e kadar dikkat ediyorum ama Far Cry 3 bana bu anlamda akılda kalıcı bir tecrübe yaşatmadı. Kötü değil kesinlikle ama çok iyi denemez. Brian Tyler gibi bir üstadın elinden çıkma altyapıyı kullanan UBISOFT oyunu aslında konu müziklere gelince geri adım da atmamış yine de oyunun müzik envanterinin ada müziğini iyi işlediğini düşünsem de, akılda kalıcılık yaratma konusunda benim nezlimde sınıfta kaldı. Meraklısı için spotify listesi: https://open.spotify.com/album/2AxcQVfBSBQzozMlX8yVxv?si=5u6izd4nQoihVyi1q3UQPw

Hadi toparlayalım, Jason Brody'i oynadığımız ve adada geçirdiği süreç içinde karakterinin nasıl değiştiğine ve hikayesinin akıcılığına tanık olduğumuz bir oyun Far Cry 3. Kontrolleri rahat ve gizlilik ilkesini her görevde alt metin olarak iletiyor. 30-35 saatlik bir oyun keyfi sunuyor. 2012 yılında yapılmış ve serinin bana göre en iyi oyunu olan (far cry 6'yı göreceğiz heyecanla bekliyoruz) bu UBISOFT yapımı eksikleri olsa da denenmeyi sonuna kadar hak ediyor. Fiyatı yüksek görünebilir ama ne zaman indirime girse 20 TL altına düşüyor. Bütçeniz el veriyorsa alın, değilse indirimi bekleyin kesin alın ve oyun kütüphanenizde kendisine yer verin. Çok geç olmadan da tecrübe edin, zaman geçiyor tadı ekşimesin!

Puan: 7.9 / 10
Posted 18 July, 2020. Last edited 18 July, 2020.
Was this review helpful? Yes No Funny Award
1 person found this review helpful
2.1 hrs on record
SUPERHOT

Mr. Robot dizisini izlediyseniz buyrun beraber kendisini andıran oyunu oynayalım. Çok kısa bir hikayeden oluşuyor. Aksiyon platform ve hack&slash oyunlarında gördüğümüz leaderboards oyun dizaynını taşıyan kısa bir oyun. Bir kaç cümlede hızlıca özetleyelim:

Shooter-FPS oyunu kendisi lakin diğerlerinden oyunu oluşturan temel bir prensip ile ayrılıyor. Oyunun temel mantığı ne kadar hızlı hareket ederseniz oyunda o derece size karşı düşman üretiyor. Burada game designer, oyuncu strateji düşünsün, zaman algısını kendi yönetsin istemiş ve oldukça da başarılı buldum. Shooter oyunu dedim ama sadece silahlar yok, katana, çekiç, küllük (evet küllük); keser ve fırlatabildiğiniz envanter öğeleri de var oyunda. Çeşitlilik çok değil ama kısa bir oyun için yeterli.

Oyun kısa hatta kısacık bana kalırsa, herhangi bir hacker filminden bozma hikayesi ise şöyle: İş arkadaşınız size bir oyun gönderiyor. Bu oyunu oynayamaya başladığınızda zamanla oyunun sizi içine çektiğini görüyorsunuz. Hatta arkadaşınız ile tekrar konuşmaya çalıştığınızda bile bilgisayarınızda ne yazarsanız yazın SUPERHOT sizin adınıza istediği doğrultuda cevap veriyor. Geriyor değil mi insanı? Aynen öyle! Küçük bir stockholm sendromu yaşattıyor size oyun. Hem sistemin bir kölesi haline geliyorsunuz hem de bu şekilde devam etmek istiyorsunuz. Sistemi oyunun sonunda içindeki düşmandan kurtarıyorsunuz. Tüm olay bu!

Totalde max. 2 saat sürebilecek bir hikayesi var. Yok ben katanayla mermi kesicem, leaderboards kasıcam hikayeden sonra derseniz daha fazlasını oyun içine yerleştirmişler tabiki. Endless Mode ve Challenge Mode'lar eklemişler. Oynadığınız haritaları bazı koşullar altında oynuyorsunuz ve bölümü kaç saniyede bitirdiğinizi sayıyorsunuz. (Oldum olası bu olayı sevemedim ben)

Özetlemek gerekirse, SUPERHOT ahım şahım bir hikayesi olmayan ama kendine has bir dinamiğe sahip FPS oyunu. Farklı tatlar arıyorsanız bu oyunu indirim zamanında almanızı öneririm. (Bence 39 TL etmez)

İyi oyunlar olsun!

Puan: 6.7 / 10
Posted 7 June, 2020. Last edited 7 June, 2020.
Was this review helpful? Yes No Funny Award
19 people found this review helpful
1 person found this review funny
10.6 hrs on record
Devil May Cry 5

Nasıl anlatayım, nereden başlayayım bilmiyorum ama yapabildiğim kadar bu muazzam oyunu bir miktar sizlere anlatamaya çalışacağım. Hack&Slash oyun kütüphanesinde şu an bu oyunu geçebilecek bir oyun olmadığını söyler altına imzamı atarım. Buyursunlar!

Her şeyden önce Devil May Cry serisinin (ninja theory'nin yaptığı DmC V da buna dahil) her oyununu oynamış, bitirmiş bir çok modunu da denemiş bir insan olarak şunu söyleyebilirim ki bu zamana kadar yapılmış en iyi Devil May Cry oyunu budur. Hikaye örgüsü, karakter dizaynı, grafik tasarımı, hack&slash combo kurgusu, silah tasarımları, seslendirmeleri... Gözünüzü, kulağınızı rahatsız edecek bir çizik yok oyunda. Sırasıyla küçük küçük bahsetmek isterim:

  • Hikaye: Daha önceki oyunları oynamadınız, wiki'den araştırmadınız, hiç videosunu izlemediniz ya da Devil May Cry'ı hiç duymadığınız var sayalım. Oyuna adapte olmanız prologue'u bitirmenizle yeterli bir seviyeye ulaşıyor. CAPCOM 4. oyunda Nero'yu hayatımıza soktuğunda çok ayrıntılı bir detay vermemişti. Bu oyunda Nero'nun hikayesini oynarken Dante ve Vergil'in hikayelerinin bir sonraki seviyede nasıl şekillenebileceğine dair bir fikrimiz de oluyor. Hikayedeki tüm karakterlerin oyunda anlam ifade edecek bir boşluğu dolduruyor olması muazzam bir detay olmuş. En az görünen Trish bile V ile olan muhabbetinde hikayeye renk katmış. Diğer yandan hikayenin örgüsünde yani gidişatında da herhangi bir aksaklık, "hayda bu nerden çıktı!" diyeceğiniz bir detay söz konusu değil çünkü her bölümün ve sinematiğin başında takibi kolay olması adına tarih ve saat iletiyorlar bu da aslında 2 aylık bir süre içinde her şeyin gerçekleştiğini ve hangi olayın önce hangisinin sonra olduğunu anlamamıza yardımcı oluyor.

  • Sinematikler ve Seslendirmeler: Bu ayrı bir paragraf olmamalı normalde ama HARİKA ulan! Karakter dizaynı ile beraber sinematikler öyle güzel hazırlanmış ki oyunun içindesiniz adeta ya da bir filme adım atıyorsunuz gibi. Her söz her seslendirme çok iyi yerleştirilmiş. Bu kısımda seslendirmelere değinmek gerekirse Dante ve Nero'nun alaycı tavrı özellikle Boss'ların karşısındaki replikleri çok iyi oturtulmuş. Ne abartıya kaçıyor ne de geride kalıyor, çok tadında!

  • Oynanış: Controller desteği her oyunda olduğu gibi var. Alışkanlık elde etmiş oyuncular için (DMC1 ve DMC2 pc'de yok ve oynamış olanların bazıları konsoldan oyunu takip etmeye devam etti) her türlü oynanış imkanı sunulmuş. Ben hack&slash tarzı oyunları klavye ve mouse üzerinden oynamayı daha çok seviyorum. Bu kısımda yorumlarım ve bir parça puan kırışım burada gerçekleşiyor. Oyun süresince Nero, V ve Dante ile oynuyorsunuz. Oyunda ilerledikçe kendi ekipmanınızı geliştirebileceğiniz şekilde "red orb"ları harcayabiliyorsunuz. Bu zaten bildiğimiz DMC oyun mekaniği, yalnız çeşitlilik özellikle Dante'nin envanterinde o kadar artıyor ki, gelen ekipmanlara yeterli orb bulmanız için ya store'dan satın almanız ya da saatlerce aynı görevi tekrar oynamanız gerekiyor. CAPCOM bu kısımda "red orb"ları steam üzerinden satabileceği bir çerçeve oluşturmuş ve oyuncunun gözüne bir miktar batıyor.

    Diğer yandan Dante'nin sahip olduğu 4 farklı mod - 4 farklı ana silah - 4 farklı yan silah oyundaki çeşitliliği artırsa da hikayenin yeterli uzunlukta olmaması bu özelliklerde ustalaşmayı ve tam verim alarak oynamanızı engelliyor. Bu kısımda da aslında oyuncunun diğer oyun modlarında bu özellikleri en efektif şekilde kullanması istenecek şekilde kurgulanmış. Yani aynı mission'ları tekrar tekrar oynayarak kendinizi geliştirebilir ve yeni score'lar oluşturabilirsiniz böylece çok daha yüksek stylish puanı elde edebilirsiniz. (oyunu oynarken kendi oyun datanızı da web cloud üzerinde paylaşıyorsunuz ve aynı bölümü sizin gibi oynamış kişileri oylayabiliyorsunuz)

  • Karakter Dizayn: Bu kısmı hikayede anlatmak daha doğru olurdu ama Nero, Dante ve özellikle V o kadar güzel kurgulanmış ki olağanüstü detaylar katmışlar oyuna. Nero'nun kolunu kaybetmesi ve sonrasındaki süreçte Nico ile Demon Hunting'e devam etmesi, Dante'nin Morrison'un işi ve beraberinde V'yi getirerek oyuna dahil olması, V'nin kimliği ve Vergil ile alakası... Oyunda sadece Kyrie'i görmüyoruz zaten ana karakterlerden biri değil bunun dışında Nico, Lady, Trish, Vergil, V, Dante ve Nero harika çizilmiş (sketch book oyunda mevcut kütüphanenin içinde) ve harika kurgulanmış! Çok büyük bir alkışı hak ediyor ne diyeyim.

  • Görev Dizayn: Görevler hikaye örgüsünü tamamlamak için yapılmış ve çok güzel bir şekilde arka arkaya getirilmiş yukarıda bahsettiğim gibi ama bu kısımda ben Secret Mission'lardan bahsetmek istiyorum. DMC serisinde özellikle Ninja Theory'nin çeşitlendirdiği bir gizli görev mekaniği var. Oyundaki bazı detayları bir araya getirdiğinizde ya da bu detaylara dikkat ettiğinizde "blue orb" ya da "purple orb" kazanabileceğiniz tek amaçlı bir görev odası açılıyor. Hem oyun içinde oyun akışından bağımsız hem de sonra bu görevleri yapabiliyorsunuz. Devil May Cry 5'te bu görevler çok pasif kalmış yani insanda tekrar gidip bulamadıklarımı bulayım hissiyatı yaratmıyor. Belki hikayeyi ve hack&slash mekaniğini çok iyi tecrübe ettirdikleri için olabilir ama secret mission'lar sönük kalıyor. DmC V'da hepsini yapıp açmıştım zamanında ve baya da uğraşmıştım. Burada 3 tanesini açtım ve sadece 2'sini yaptım. Cezbetmedi beni malesef. Daha iyi kurgulanabilirdi, hikayeden tamamen kopartmadan.

  • Müzikler: Tabiki yine çok güzel müzikleri var ama müziklerin bir kısmıda DMC 3 bir kısmı DMC 4'ten alınma. Kota Suzuki, Yoshiya Terayama, Hiromitsu Meeba gibi uzak doğuda çokça bilinen müzisyenlerin elinde çıkma melodiler bolca mevcut. CAPCOM bu kısımda geri durmamış. Özellikle menü müzikleri ile Boss fightlardaki müzikler harika. Lounge ile Techno'yu çok güzel yerleştirmişler. Steven McNair'in Any Special Orders? çalışması kulağınızın pasını silecek eminim!
    Meraklısı için spotify listesi: https://open.spotify.com/album/1moJ6fFO8yD6itUlDZXlwe?si=Moc--lTbQfuDhn_MhVz2Tw

Toparlamak gerekirse, Devil May Cry 5 H&S oyun tarihine en tepeden giren bir CAPCOM klasiği olacaktır. Uzun yıllar "Abi o neydi ya!" diye hatırlayacağımıza ve tekrar tekrar yükleyip oynayabileceğmize eminim. Çok zevkli oynadığım bu oyunu yaklaşık 11 saatte bitirdim. Totalde 20-25 saate kadar size sıkılmadan oyun zevki verebilecek bu şahesere bütçeniz dahilinde yer vermelisiniz.

Puan: 9.8 / 10
Posted 1 May, 2020. Last edited 1 May, 2020.
Was this review helpful? Yes No Funny Award
3 people found this review helpful
8.8 hrs on record
Transistor

İncelemenin başına şu notu düşmek istiyorum: Supergiant Games oyun yapma konusunda harikalar yaratan bir firma. Çok mu oyunu var? Hayır! Bastion, Transistor, Pyre ve Hades olmak üzere 4 adet action-RPG türünde oyunları var. Bastion'ı çok severek oynamıştım yalnız Transistor'ı çok sonra oynama fırsatı verdim kendime ve kızdım biraz da. 2014'te çıkan böylesi güzel bir oyunu nasıl bu kadar geç bir tarihe bırakırım diye. Hikayesi, oynanışı, sanat tasarımı ve karakter kurguları ile muazzam bir oyun olan Transistor incelememe hoş geldiniz!

Transistor bilim kurgu temalı bir aksiyon RPG oyunu. Oyunda yönettiğiniz karakter Red, Cloudbank şehrindeki çok güzel ve çok ünlü bir şarkıcı. Transistor ise savaşmak için kullandığı ileri düzey bir kılıç! Camerata'ya (gizli üst düzey brujavazi bir grup) adaleti getirmek için "the Process" isimli büyük bir lejyona karşı savaşıyor. Peki bu hikaye nasıl mı başlıyor ? Red ve arkadaşı bir saldırıdan ucu ucuna kurtuluyor daha doğrusu arkadaşı kurtulamıyor ve transistor'un içinde bize oyunu anlatan kişi oluyor. Red ise bu saldırıda sesini kaybediyor. Red ve Transistor'un birbirini bu denli tamamlayışı oyunda göz dolduran ilk öğe olarak karşımıza çıkıyor. Transistor'u aldıktan sonra Cloudbank şehrinin sokaklarını adım adım geçen Red, ünlü bir çok ismin bu saldırıda hayatını kaybettiğini görüyor. Transistor özelliği gereği bu kişilerin ruhlarını ve temel özelliklerini kılıcına işleyebiliyor! Oyundaki combat sistemi ise burada başlıyor diyebiliriz. Hikayenin özeti ise şöyle: Güçlü ve güzel bir kadın sistemin kendinden ve sevdiklerinden çaldığı hayatı oyundaki tüm yapbozları çözerek geri alıyor! Oyunun sonu ise gerçekten göz dolduruyor. O kadarını da söylemeyeyim değil mi! (Merak eden SS'lerime bakabilir)

Grafiklerden bahsetmek istiyorum: Action RPG oyunları için Supergiant Games'in grafiklere hükmettiğini söylersem sanırım ileri gitmiş olmam bu sadece Transistor için değil aynı zamanda diğer oyunları için de geçerli. Tüm oyunlarında aynı derinliği ve aynı kaliteyi konuşturmayı başaran harika detayları en doğru şekilde işleyen bir yapıları var. Açıkçası abartı bulduğum çok bir nokta olmadı, eksik bulduğum şurası da şöyle olaydı dediğim grafik özelinde bir nokta da söz konusu değil. Taktir edilsin ulan!

Oynanışa geldiğimizde ise, Red'i yukarıda bahsettiğim combat sisteminin içinde kullanıyoruz. Hikayede ilerlerken şehirdeki ünlü kimselerin datalarını Transistor'un içine kaydedip skillerimizi ayarlıyoruz. Yalnız altını çizmek istediğim bir nokta var. Totalde alacağınız tüm farklı skiller aktif kullanılabildiği gibi pasif ve upgrade skil olarak da kullanılabiliyor. Yani her alınan yetenek 3 farklı boyutta kullanılabiliyor. Ayrıca oyunda daha ileriye gitmek için her seviye açıldığında size sunulan "limiter"lar mevcut. Yani oyunun başında oyun kolay olsun zor olsun diye seçmiyorsunuz. Ne kadar ve hangi açıdan zor olacağını "limiter" ağacından açıp kapatabiliyorsunuz. Diğer bir konu ise combat hali, combat süresinde öldüğünüzü varsayalım, skillerinizden biri (en son aktif olarak kullandığınız - ayrı bir limiter açık değilse -) iptal oluyor ve oyuna devam edebiliyorsunuz. Aktif olarak 4 adet yetenek kullanabildiğinizi düşünürsek oyunda 3 kere fail edip devam edebiliyorsunuz. Zamanla da patlayan ve kullanılmaz hale gelen bu yetenekleri baştan kullanabiliyorsunuz. "Access Point" adı verilen noktalardan limiter ve yetenek ağacınızı kontrol edebiliyorsunuz.

Bu kısımda ayrı bir başlık altında oyuna derinlik kazandıran Transistor'un özelliğini anlatmak istiyorum. Transistor'un manası her dolduğunda zamanı durdurabiliyor ve tüm skillerinizi stratejik bir şekilde kullanabiliyorsunuz. Bakın bu kısımda transistor'un manasını kullandığınız her yetenek tükettiği gibi zamanı durdurduğunuzda attığınız adımlar da aynı şekilde mana tüketiyor. Buna ek olarak skillerin birbirleri ile yaptığı kombolar mevcut (access point'te her birinin bir diğer ile olan etkileşimi verilmiş) ya da bir yeteneği yek bir şekilde arka arkaya kullanmak istediğinizde daha efektif kullanabilmek için bazı trick'ler var. (örneğin: backstab yani rakibe arkadan saldırdığınız kritik darbe atıyor olmanız gibi) Savaşma mekaniğine stratejik derinlik kazandıran bir çok öğesi bulunuyor.

Oyuna aşık olunacak çok nokta var ama ben burada 2 adet konudan öncelikli olarak bahsetmek istiyorum: Grafik Tasarım ve Müzikler.
Grafikler: RPG türünde özellikle grafiklerin ne kadar önemli olduğu yadsınamaz bir gerçek. (Bknz: The Witcher 3) Oyundaki tüm map detayları harika işlenmiş bunu oynarken ya da oynanış videolarına göz atarken fark edersiniz ama "break room" ve bölümler arası izlediğimiz görseller oyuna o kadar güzel bir hava katmış ki söze dökmek güç. Öncelikle "break room" Supergiant Games'in ismi değişse tüm oyunlarında olan bir dinlenme odası gibi düşünebilirsiniz. Hani hikayeden ayrı ve zorluk seviyesi gittikçe artan çeşitli mini oyunlar oynadığımız ve karşılığında exp ve oyunda açılmayan farklı elementleri açtığımız yerlerden bahsediyorum. İçerideki dizayn ve kurgu harika! Peki ya o geçiş grafikleri, o kadar güzel çizilmiş ki içine düştüm Red'İn resmen! Bir sonraki tasarım ne zaman gelecek acaba diye bir kaç kere düşündüm. SS'lerime bir göz atın. Çok güzel çizimler var!
Müzik: Break Room'daki tüm kapılardan geçip istenilen görevleri yaptığınızda yeni açtığınız müziklerin güzelliğinden mi bahsedeyim yoksa oyundaki tüm soundtrack'lerin oyun ile entegre nasıl güzel tınladığından mı bahsedeyim bilemiyorum. Buna siz karar verin! Küçük bir ipucu veriyorum: "Coasting ve In Circles"i break room'da tamamen dinleyin. Pişman olmayacaksınız!
Darren Korb'un yüreğine sağlık diyelim :)
İlgilisi için: https://open.spotify.com/album/3B0PgLmgaW0gJth55ApWbw?si=62OlmBnWR1aez-bcM-kGPQ
Müzik ve çizgi bir araya gelerek resmen oyuna ayrı bir hava katmış, ikinci bir tat vermiş.

Kontrollerden kısaca bahsetmek gerekirse, oldukça rahat bir şekilde oyuna adapte oluyorsunuz. Ben klavye ve mouse ile oynadım, bildiğim kadarı ile gamepad desteği var oyunun. W,A,S,D yön tuşları, E etkileşim tuşu, Space transistor'un zaman kontrolü için aktivasyon tuşu ve 1-2-3-4 'de seçtiğiniz yetenekler bulunuyor. Bu yetenekleri sağ tık ile kullanıyorsunuz sol tık ise pick yani düşman seçmek için kullanılıyor. Zaman yönetimi oyunun temel combat stratejisinin temeli olduğu için her şeyi deneyerek çok rahat öğrenebileceğiniz gibi oyunun ilk başında temel her hareketi oyun size iletiyor.

Bazı notlar:
- Oyunun dili ingilizce arkadaşlar yani tüm seslendirme sadece ingilizce. Türkçe altyazı ya da ses yaması var mı bilmiyorum ama zannetmiyorum ki ingilizce dışında bir dil eklense oyun bu kadar etkili olabilir. Transistor'un seslendirmesini duyduğunuzda anlayacaksınız. Hikayeye kendinizi tamamen kaptırmak için biraz ingilizce bilginiz olması gerekiyor. Oyun genelde monologlardan oluştuğu için ileri düzey bir ingilizceye ihtiyaç duymuyor
- Oyunun bir giriş ekranı yok! Evet direkt oyuna giriyorsunuz, bu kısımda ben de biraz şaşırdım. Yani bi menü ekranı görememek ve bilgisayarıma göre teknik ayarları yapıp oyuna girme alışkanlığımı hiçe sayan bir "hadi anam oyuna!" kafası var.
- Oyun bende açılırken çözünürlüğü her seferinde ayarlamam gerekti ama oyunda bunun dışında herhangi bir patlama, ya da bug ile karşılaşmadım.
- Autosave atıyor oyun merak etmeyin. Save butonu ya da souls mantığına dayanan bir sistemi yok. Access Point'ler tek save noktası değil. (öyle olsa bile her fight'ın ardına ve öncesine birer tane yerleştirmişler)
- Bazı fightlar can sıkıcı şekilde kendini tekrar ediyor yani combolar anlamsız kalabiliyor. Bunu es geçmemek lazım.

Transistor'un harika hikayelendirmesini dinleyin, Red'e adaleti sağlamasında yardımcı olun. Red'e ve Transistor'a bir şans verin, böylesi bir macerayı her zaman yaşamazsınız!
Max. 9 saatte bitireceğiniz muazzam bir hikaye düzeni için 32 TL hiç bir şey. Ayrıca durmadan indirime giriyor şu an 6.4 TL mesela. E hadi, kaçırmadan başlayın!

Puan: 9.6 / 10
Posted 18 April, 2020. Last edited 1 May, 2020.
Was this review helpful? Yes No Funny Award
2 people found this review helpful
3.7 hrs on record
The Free Ones

2018 yapımı bir parkur tamamlama oyunu ve bir kısmımızın bildiği bir sitemi birebir kullanarak oluşturulmuş: Grappling Hook & Glide Mechanism yani Kancalı Eldiven ve Havada Süzülme Mekanizması. Farsky Interactive tarafından geliştirilen bir oyun. Biraz uzun biraz iğneleyici ama sonunda pozitif tamamlanacak bir inceleme olacak. Buyursunlar!

Her şeyden önce bir parkur oyunu olduğunun tekrar altını çizmek istiyorum ve bu incelemeyi okurken aklınızda birebir kıyaslamanız gereken oyunu söylüyorum: A Story About My Uncle!

İnsanlar kim olduğu bilinmeyen ve oyunda asla karşılaşmadığımız insan ya da varlıklar tarafından kaçırılıp bir adada maden işçisi olarak çalıştırılıyor. Bu işçilerin bir kısmı gizli bir örgüt kurup nasıl olduğu bilinmez bir şekilde madenin içinden çok rahat bir şekilde çıkılabilecek bir alana kamp kuruyorlar ve orayı üs ediniyorlar. Theo, kahramanımız, küçük bir çocukken kaçırılıp esir düşürüldüğü bu adadan kaçmak için her şeye hazır bir vaziyette bir kuş kesini takip ederek kolayca asilerimizi buluyor. Bulur bulmaz her şeye okey bir halde grapple glove'u, oyunda etkiileşim kurduğumuz tek karakter olan Lana'dan alıyor. Sonra ise hikaye başlıyor. 4 Temel bölümden oluşan uzun(!) bir parkur oyunu: Önce güç devrelerini çalıştırıyorsunuz sonra tren istasyonundan trenleri çağırıyorsunuz devamında hiç bir zaman görmediğiniz, seslerini bile duymadığınız tutsaklar için ana kapıyı açıyorsunuz ve son olarak mağaralarla dolu bu adanın en eski mağarasına girip adayı enfekte eden garip bir bitkiyi öldürmek için parkura giriyorsunuz! (wtf! hani parkur oyunuydu? Dur bekle!) Hikaye kısmına dair söyleyebileceğim tek şey, adamların parkur yapmak için oyun yaptığı olabilir. Bu oyunda ne hikaye var ne de bir senaryo.

(Abi bir aksiyon oyunu değilsin ve karakteri vurdu kırdı yapmayan bir şekilde dizayn edilen Theo neden, neden zehirli bir ağacı öldürmek için son chapter'a giriyor lan! Bu nasıl bi' mantıksızlık! Resmen "Amaaan burası da böyle olsun" demişler. Bir de replik yazmış oraya hasbam. "It has roots which means it can be killed" LA GET!)

Hoop geçiyorum karakterlere(2 kişi), seslendirmelere ve müziklere, Karakterler kötü bir şekilde çizilmiş diyemem ama iyi de değil. Özellikle 2018'de çıkan bir oyunun grafikleri aynı ayarda ve aynı türe mensup olan A Story About My Uncle oyunundan nasıl daha kötü olabilir bilmiyorum. Parkur fikrini alıp geri kalan hiç bir şeyi incelememişler sanki. Seslendirmeler güzel ama karakterlere uymuyor, yani herhangi bir hissiyat geçişini göremiyorsunuz. Oyunu kahraman bakış açısı ile oynuyorsunuz tamam ama kötü bir işleme yapılmış. Son olarak müziklere gelmek gerekirse, malesef bende bir his uyandırmadı. Audioprozac tarafından yapılmış müzikler baktığım kadarıyla ama tane tane müzikleri bulamadım. İşin aslı çok da uğraşmadım. Default müzik kullanmışlar gibi. Sadece oyuncu tepki sesleri oldukça yerinde diyebilirim.

Hoop geçiyorum oynanışa, bu kısımda oyunun glitchy yani takılmalı ya da bir yere saplanıp kalmalı bir tarafı var altını çizeyim. Bunu genelde bir çok parkur oyununda görürüz. Oyunu yapanlar parkurları oyuncunun tamamlamasını istediği gibi dizayn ederken game tester bu glitchy oyun kısımlarını bulmalı ve bu kısımların geliştirmelerini yapması için game-dev'lere raporlamalı ama şunu anlıyorum ki oyun yeterince test edilmemiş ya da farkında oldukları bu durumu düzeltmek adına farklı bir yola gitmişler: Oyun her puzzle sonrası auto-save atıyor ve f1 ile bu save noktalarına anında re-spawn olabiliyorsunuz. Bu aslında bir miktar iç rahatlatan bir durum diyebiliriz.

Diğer yandan oynanış tamamen parkurlardan oluşuyor, tahta olan her şeye kanca atıp uçabiliyorsunuz ve dinamik hareketli yapbozlar çözüyorsunuz. Bu kısımda parkurların yapısı güzel fakat oyunu uzatmak için parkur da parkur koymuşlar. Anam ne uçtum ne kaçtım anlatamam! Gereksiz uzun bir parkur yapısı var ve şunu söyleyeyim dostlar son parkura girene kadar bir gram zorlanmadım. Hani böyle level level zorlaması lazım ya bu tarz oyunların malesef onu tadamadım.

Yine de parkurların dizaynı gerçekten güzel ve oynaması keyifli yine de daha az fakat daha zor üzerine düşünmeli parkurlar olabilirmiş.

Kontroller çok basit oyunu klavyeden oynadım, sanırım gamepad desteği yok. Bi' denedim ama oyunu bitirince kontrol etmeden sildim :) Klavyeden yön tuşları ve mouse ile çok rahat oynayabilirsiniz.

Şimdi sinir olduğum bir kaç şeye gelelim sırayla: (sanki yukarıda saymamışım gibi)

- Oyunda karakter hızı çok yüksek fakat saçmalık şu ileri koştuğunuz şekilde geri geri de aynı hızda koşabiliyorsunuz. Oyuncak bebek mi lan bu karakter?! Spiderman gibi oradan oraya gidebilen adama biraz özen gösterseydiniz yahu!
- Bir oyunu görmüş, beğenmiş ve sistemini sevmiş olabilirsin ama en azından geliştir be adam! A Story About My Uncle oyununu alıp güya farklı bir konsept içinde kopyalamışsın. Yapma gözünü sevdiğim yıl 2018'de de böyle bir şey olmamalıydı.

Uzun lafın kısası şudur dostlar: Oyun bir parkur oyunu ama sadece parkur oyunu ve 18.5 TL olur da indirimde görürseniz alıp 3.5-4 saatlik bir parkur oynayabilir, spider-man olabilirsiniz. Cidden bir yere kadar zevk alırsınız hatta benim gibi bazı detaylara çok takılmazsanız ilk 3 bölümden de oldukça zevk alırsınız. Yine de 2014 yapımı A Story About My Uncle bu oyunu toplar çıkartır böler çarpar logaritmik olarak öper sonra integralini alır. 6.5TL daha koyun üzerine bütçenizin 25 TL'ye gidin A Story About My Uncle alın, tadı yerinde bir hikaye-parkur oyunu oynayın!

İyi bir oyun varken, kötünün iyisini ne yapacağım diyorsan dediğimi yap. Yok benim indirim kuponum var ya da indirimde buldum alıcam zamanım var 3 saat kafa patlatıcam diyorsan The Free Ones'ı alabilirsin.

İyi oyun zamanları diliyorum!

Puan: 5.7 / 10
Posted 6 April, 2020. Last edited 1 May, 2020.
Was this review helpful? Yes No Funny Award
< 1  2  3  4  5 >
Showing 1-10 of 45 entries