Install Steam
login
|
language
简体中文 (Simplified Chinese)
繁體中文 (Traditional Chinese)
日本語 (Japanese)
한국어 (Korean)
ไทย (Thai)
Български (Bulgarian)
Čeština (Czech)
Dansk (Danish)
Deutsch (German)
Español - España (Spanish - Spain)
Español - Latinoamérica (Spanish - Latin America)
Ελληνικά (Greek)
Français (French)
Italiano (Italian)
Bahasa Indonesia (Indonesian)
Magyar (Hungarian)
Nederlands (Dutch)
Norsk (Norwegian)
Polski (Polish)
Português (Portuguese - Portugal)
Português - Brasil (Portuguese - Brazil)
Română (Romanian)
Русский (Russian)
Suomi (Finnish)
Svenska (Swedish)
Türkçe (Turkish)
Tiếng Việt (Vietnamese)
Українська (Ukrainian)
Report a translation problem
KISSADAN HİSSE — "Derviş ile Ahali"
Bir mübarek günde, dervişin biri, yolun ortasında bıyıklarını kıvıra kıvıra düşünüyormuş. Dervişin bu halini gören kasaba ahalisi iyice meraklanmış. "Ne oldu da bu gönül ehli zât bu hallere girdi, hangi hayallere daldı?" diye kendi aralarında konuşuyor iken derviş bir anda tüm hıncıyla eğilip, donunu indirip dişlerini sıka sıka, bıyıklarını gere gere yere okkalı bir bоk bırakmış. Bu olayın karşısında dehşete düşen ahali, dervişe koşup:
- "Ne yaptınız efendim! Hiç olur mu böyle bir şey?" diye sitem edince derviş:
- "Ben yapmadım, bana yalancı mı diyorsunuz? Hem bu bоk çok büyük, benden çıkmış olamaz ki. Ben günlerdir açım, hiç bir şey yemedim. Bana eğer iki lokma verirseniz iftiranızı affedip sizi ödüllendireceğim." Bunun üzerine ahali dervişi sofralarına davet etmişler.