45
Productos
reseñados
948
Productos
en la cuenta

Reseñas recientes de Ulnia

< 1  2  3  4  5 >
Mostrando 11-20 de 45 aportaciones
A 4 personas les pareció útil esta reseña
5.6 h registradas
RiME

Yalnızlığı tanımlamak ne kadar doğru bilmiyorum. Söze dökmek, okuduklarında kendini bulmak herkesin içinde yaşayacağı bir deneyim. Hiçbir zaman sona ermeyecek bir yalnızlığı ise kelimeye yansıtmak en zoru olsa gerek çünkü yaşamadan öğrenilemeyecek derecede ağır ve içinizde yaşamak zorunda kalacağınız karanlık bir taraf oluşturuyor.

Kırmızı, yırtık bir pelerin ne kadar anlamlı olabilirse, o kadar anlamlı olmuş. Tequila Works ve QLOC’ın ellerine sağlık! Sonsuz bir özlemin başlangıcını anlatan ve her şeyi yavaşça anlayan çocuksu bir ruhla çizilmiş bir hikaye, RiME. Orijinal bir öykü olmasının yanı sıra onlarca duyguya dokunan içinizde bir yerlerde size kendini hissettirmeyi başaran harika bir çalışma olarak karşımızda. Hepimizin yalnızlığına bir parça müzik, anı, resim, manzara... ortak olmuyor mu? RiME da bunlardan birisin olabilir sizin için!

Grafiklerden ve oynanıştan kısaca bahsetmek istiyorum. Yine beni kendine çeken her oyunda olduğu gibi her detaya dikkat etmeye çalışarak oynadım. RiME, Unreal Engine tabanlı bir oyun ve harika bir grafik kalitesine sahip. Bu kısımda grafiklerin ve oluşturulan manzaraların ne kadar iyi olduğunu anlamak için SS’lerimden bazılarına göz atabilirsiniz. Sahile vuran kırmızı pelerinli bir çocuğu oynamaya başladığımız bu puzzle-solving tarzı oyunda, bulmaca ve sırlar sizi sıkmayacak seviyede ayarlanmış ve en önemlisi tekrar tekrar çözmek zorunda kalacağınız döngüden kendini kurtarmış bir şekilde dizayn edilmiş. Oynanışı bu denli kolaylaştıran ve görselleri ile gözümü gönlümü doyuran RiME gibi bir bir önceki yapıtın adı Hellblade: Senua’s Sacrifice idi. Bunu buraya not ediyorum. Bulmacaları çözerken sıkılmıyor oluşunuz hikayeyi geri planda kalmaktan alıkoyuyor. RiME’ın en güçlü yanlarından biri de bu!

Sinematikler! Hikayenin ne olduğunu anlamanız için yeterli sayıda ve doğru kesitleri kullanarak oluşturulmuş. Bu kısımda senaryoyu oynanıştan ayırmadan ilerlemenizi sağlayan öğelerden biri olarak karşımıza çıkıyor ve yeterli sayıda olduğunun altını çizmek istiyorum.

RiME’ın puzzle dünyası gördüğüm en harika ve en başarılı puzzle dünyası değil ama arka arkaya gelen puzzle’ların birbirini tekrar etmeyişi ve büyük resme bakmamızı sağlayacak yapısı taktiri hak ediyor kesinlikle.

Kontrolleri çok basit bir oyun. Ben Xbox One Controller ile oynadım ama klavyeden de çok ama çok rahat oynanabilecek kalibrede tasarlanmış.

Ve tabiki müzikler, tıpkı Witcher 3: Wild Hunt ya da Hellblade:Senua's Sacrifice'de olduğu gibi güzel manzara ve müziği bulunca ihya oluyorum desem yeridir. RiME için de aynısı geçerli! Beni gülümseten bir tesadüfü anlatayım kısaca. Yıllardır müzikle ilgilenen ve oyun müziklerini ayrı dinleyen araştıran biri olarak, oyunu bitirir bitirmez soundtrackleri baştan dinlemek için spotify, youtube araştırmaya başladım. Karşıma çıkan sonuç: David Garcia Diaz. İsim olarak yabancı gelmiş olabilir ama Hellblade: Senua’s Sacrifice’ın soundtracklerini çalışan kişi kendisi. 2017’de RiME’ı yaptıktan sonra 2018’de Hellblade için repertuar çalışması hazırlamış ve şunu söylemek gerekir: Bu oyuna can veren, nefes almasını sağlayan melodiler çalışmış. İlgilisi için soundtracklerin bulunduğu çalma listesini buraya bırakıyorum: https://open.spotify.com/album/4Vmv5JMd2k5ZweNMUugzqo?si=gkYKoGlkRlG2EOM4alBhsQ

Peki oyunun hiç mi kötü tarafı yok? Tabiki var, bazı puzzle’lar (benim için sadece 1 tanesi) rahatsızlık verecek seviyede değil ama hadi çözeyim devamını göreyim raddesinde uzundu. Bunun dışında oyundaki collectible item dediğimiz toplanan öğelerin oyuna katksını oyun sonunda anlıyorsunuz. Oynanışa bir artısı yok. Bunu oyunun yarısına gelmeden fark ettim ve hikayeyi çok sevdiğim için her şeyi toplayayım hissiyatına çok düşmedim. Mapleri biraz daha içli dışlı oynarsanız, her şeyi bulmak mümkün! Bir de benim için tek “cons” yorumu oyunun başında RiME’ı tanıtan ilk oynanış hamlelerinin oyunu anlatmak için yeterli olmaması. Biraz daha açık olmak gerekirse, Papo&Yo, A Story About My Uncle vs. gibi oyunların hikaye tabanlı puzzle-solving indie’ler olduğunu biliyorum, RiME'ın da bu tarz bir oyun olduğunu biliyordum ama her oyunun kendi fiziği ve oyun ritmi mevcut bu kısımda RiME diğer güzel özelliklerinin gölgesinde bıraktığı oyuna alışma süreci yaşatıyor oyuncuya. Benim açımdan bu önemli bir detay olduğu için bahsetmek istedim.

Sonuç olarak, özlem, yalnızlık, sevgi ve daha bir çok hissiyatı 5-7 saatlik bir oynanışın içine sığdırmış, benim gibi tek oturuşta bitirebileceğiniz bir yapıda size sunmuş olan bu hikayenin bir parçası olmalısınız. Kırmızı bir pelerin ne kadar anlamlı olabilir? Bir çocuk kör bir umutla bilinmezliğin içinde ne kadar mutlu olabilir? Deniz ve martının sesi 5-7 saat arayla nasıl farklı hissettirebilir? İnsana derin bir nefes çektirip, gözlerini yaşartan bir sona maruz bırakan bu oyunu oynamanızı tavsiye ederim!

Keyifli oyun zamanları diliyorum!

Puan: 9.4 / 10
Publicada el 5 de abril de 2020. Última edición: 1 de mayo de 2020.
¿Te ha sido útil esta reseña? No Divertida Premiar
A 4 personas les pareció útil esta reseña
0.4 h registradas
Ninja Avenger Dragon Blade

Unity bazlı uzak doğu temalı bir samurai oyunu kendisi. Çok uzun uzun inceleme yapmaya gerek olduğunu düşünmüyorum.

Pros:
+ Müzikler temaya uygun bir şekilde yapılmış
+ Kontroller rahat

Cons:
- Efektler berbat
- Vuruş hissiyatı yok
- Hikaye örgüsü çok kötü
- Skill kullanımı ve skill ağacı(fidanı) çok basit ve çok kötü
- Oyun akışkanlığı çok kötü
...

Cons listesi uzuuun uzuuun yazılabilir. Bu oyunu almanızı ve paranızı boşa harcamanızı istemem.
Yine de oynayacağım derseniz indirimi beklemenizi öneririm.

Puanlamak gerekirse: 1.7 / 10

İyi Oyunlar!
Publicada el 5 de abril de 2020. Última edición: 1 de mayo de 2020.
¿Te ha sido útil esta reseña? No Divertida Premiar
A 9 personas les pareció útil esta reseña
9.3 h registradas
Grand Theft Auto 3

Kendisi, 22 Ekim 2001 yapımı ve açık dünya RPG'nin PC'ye zıpladığı GTA oyunudur. Artıları da var eksileri de ama bir çok açıdan güzeldir. Biraz daha detaylı bakmak gerekirse nokta atışı bir kaç konudan bahsedeceğim ama önce hikaye, buyursunlar:

Karakterimizin adı Claude. Kendisi Liberty City'de bir banka soygununda kız arkadaşı tarafından tufaya getirilip hapsi boyluyor. Claude 10 yıllık hapis cezasını çekmek için sevk edileceği sırada kolombiyalılar sevki gerçekleştiren araca bu şehrin içindeki büyük 2 köprünün birinde saldırıyorlar. Amaç Claude ile beraber aynı araçta olan yaşlı bir Asya'lı abimizi kurtarmak. Özgürlüğüne kavuşan Claude İtalyan mafyası ile tanışıyor ve bu süreçte SPANK adı verilen uyuşturucuyu şehirde yaymaya çalışan kolombiyalılarla dişe diş bir mücadele veriyor. Kolombiyalıların gemisini patlattıktan sonra İtalyan mafya lideri Salvatore Claude'u öldürmek istiyor ama Salvatore'nin karısı Maria, Claude'u durumdan haberdar edip Maria ve Asuka kaçmasını sağlıyor. (İtalyan işi bebeğim).

Bu kısımda ilk köprü yapılmış ve şehirdeki 2. adaya rahatça gidip gelebilmeye başlıyoruz. Asuka'nın aslında Japon mafyası olduğunu öğrenmemiz uzun sürmüyor ve Yakuza için çalışmaya başlıyoruz. İlk iş tabiki Salvatore'i indirmek! 2. adada oyun sanki yeniden başlıyor gibi değişik isimlerden işler alıp duruyoruz. Bunların içinde corrupted bir polis olan ve Cartel'in düşmanı Ray Machowski ve medya lideri rolündeki Donald Love (tanıdık geliyor mu?) en karizmatik isimler olmuş oyundaki. Ray'i son görevinde zar zor hava alanına yetiştirip Vice City'e kaçmasını sağlıyor oluşumuz baya eğlenceli bir detay katmış oyuna. (See ya araound in Miami!)

Yakuza ve Cartel arasındaki savaş dönüp dolaşıp Claude'un bir derdi olarak oyunun sonuna bağlanıyor. Bu kısımda iki taraf için de iş yaptığımız için adalardaki her mafya sizi gördüğünde ateş ediyor. Hikayenin sonunda ne mi oluyor? Claude bankayı soyarken kendisine yamuk yapan Catalina'yı sonunda indiriyor (yani kaçmaya çalıştığı helikopteri indiriyor, kızcağız da inmiş oluyor haliyle). Kolombiyalılar, Japonlar ve İtalyanlardan oluşan mafyaların suyu kesiliyor ve hikaye susmak bilmeyen Maria'nın kafasına yediği tek bir kurşun ile bitiyor.

Hikaye genel hatları ile bence Vice City'i geçiyor ama görev detayları pek güzel işlenmemiş. Görevleri yaparken oyun mekaniğine alışmanızın nasıl sinirlendiren bir hal aldığını tecrübe ediyorsunuz. Peki bu sinir eden oyun mekanikleri neler?

  • Main map yok oyunda genel bir harita görünümüne sahip değilsiniz. Sol alttaki küçük map ile idare etmek zorundasınız. GTA Vice City'i defalarca kez bitirdiğim için şehir hep ezberimdeydi ama GTA 3 için aynı şeyi söyleyemem ayrıca Liberty City, Vice City'den daha büyük ve alengirli sokakları var. ŞEHRİ NEDEN EZBERLETİYORSUN BİZE ROCKSTAR BEY?
    Buna ek olarak en can sıkıcı durum ise haritada bir şey bulmanız gerekiyorsa yanından geçmeniz lazım ki haritalda belirsin aradığınız şey. Şehir ezberinizde değilse aynı yerden bazen 3-5 kere geçebiliyorsunuz. Görevlerin bir kısmı zamana karşı yapılıyor desem, kaç kişi "vay amikorançe" deriz ?
  • Arabaların patlaması! Bir yerden başka bir yere giderken size saldıran mafyalar var ya, birinin elinde şayet pompalı varsa ve 3 kere ateş yediyse patlıyorsunuz. Arabaya nasıl ve nereden temas ettiğinin bir hükmü yok. Araba patlıyor annem.
  • Araba ile direğe çarparsanız arabanız takla atabiliyor. DİREK DEĞİL DAĞ YAPMIŞLAR
  • GUNSGUNSGUNS silah hilesi. Tüm silahlar bu hilede size geliyor. Pompalı en güçlü silah, bazukayı saymazsak. Yalnız burada bahsetmek istediğim şey aim cursor. Abi vurduğunuz yere gitmiyor. Biraz daha sol ve aşağı tarafa sıkmanız lazım ki istediğiniz yere gitsin. AIM BOZUK AIM!
  • Karakterinizin sesini duymuyorsunuz.
  • Oyunda kazandığınız paranın zerre önemi yok. Herhangi bir yer alamıyorsunuz. Oyunun size sunduğu yerlerde save edebiliyorsunuz oyunu sadece.

Bunların dışında son görevden önceki 3-4 görev muhteşem derece de zor yapacağım diye uğraşmışlar ve görevler zor değil. Sadece can sıkıcı. Ray'i hava alanına alt geçitten götürün, Asuka'nın son görevlerinde araba ile gezip gezip SPANK satan Kolombiyalıları patlatıyorsunuz, 5 tane olduğunuz adada 2şer tane diğerlerinde var. Alt geçiti kullanın diğerlerine giderken. Köprüler birbirine çok uzak ve görev zamanlı bir görev. Donald Love'ın son görevlerinde bir arabaya eşlik edip korumanız lazım. Eşlik ettiğiniz araç kağnı hızında, yavaş ama taştaş bir araba alın...
Bunları söylüyorum çünkü zor yapacağım derken pek akıllı görev çizelgesi olmamış, dolayısı ile önceden bilmek sıkıntı çıkarmaz diye düşünüyorum.

Bunun yanı sıra kontrolleri çok basit, görevleri sizi çok zorlamayacak, biraz ingilizceniz ya da türkçe yamanız varsa güzel muhabbetleri seyredeceğiniz bir oyun sunuyor Rockstar Games. Grafikler tabiki eski bir oyun olduğu için iyi değil ayrıca dediğim gibi karakterinizin sesini duymuyorsunuz fakat özellikle chatterbox radyosundaki saçma muhabbetleri ve görevlerdeki genel resmi ve konuşmaları çok iyi çizmişler bence.

Ne olursa olsun bu oyun bir klasiktir ve GTA 3 Candır!
Hiç oynamadıysanız bence bi' şans verin.

Keyifli oyun zamanı diliyorum!

Puan da vereyim: 6.9 / 10
Publicada el 21 de diciembre de 2019. Última edición: 1 de mayo de 2020.
¿Te ha sido útil esta reseña? No Divertida Premiar
A 12 personas les pareció útil esta reseña
12.1 h registradas
Sherlock Holmes: The Devil's Daughter

Uzun süredir problem-solving, puzzle-based tarzda oyunlar tüketen bir oyuncuyum ve söylemem gerekir ki Sherlock Holmes: The Devil's Daughter bu türde oynadıklarımın en iyileri arasında. Neden diye soracaksanız küçük bir özet geçeyim.

Sherlock Holmes serisinin kitaplarını okudunuz mu bilmiyorum ama dizisine göz atmış olma ihtimalinize karşı biraz spoiler vererek hikayeden kısaca bahsetmek istiyorum. Sherlock Holmes ve Dr. Watson bildiğiniz gibi iki yakın dost ve Londra'da olup biten sorunları Baker 221B dairelerinde başlayarak çözüyorlar. Bu oyunda da toplamda 4 yan 1 ana görevi çözüyoruz. (Aslında 5 ana görev, 1 tanesi oyunun başlığı ile alakalı olduğu için diğerlerinden ayırmak istedim. )
Görevlerin en güzel tarafı ip uçlarını birleştirip birden fazla sonuca ulaşabiliyor oluşumuz. Bu kısımda oynadığınız hikayenin doğru ya da yanlış oluşuna (hem oyun mantığı hem de ahlaki değerler kapsamında) siz karar veriyorsunuz. Her olay bir diğeri ardına başlıyor ve her sonuç aslında oyuna bakış açınızı değiştiriyor. Bahsettiğim gibi toplamda 4 vaka çözüyorsunuz ama asıl konu ne Mary Sutherland ne de Dr. James Watson ile ilgili. Bütün soru işaretleri oyun boyunca birikip Kate Holmes yani Sherlock Holmes'un kızının üzerinde toplanıyor. "Sherlock'un kızı mı vardı lan?" dediğinizi duyar gibiyim. Oyunun isminden yola çıkarak şeytan kim şeytanın kızı kim söylemeyeceğim ama şu ismi unutmayın: Jim Moriarty!

Problem çözmek ne kadar zor ya da kolay, problemi çözmek için önce neyi çözmek lazım, oyun uzun mu yoksa kısa mı, oyunu yazanlar bir önceki oyun ile bağ kurmuş mu... Ben bunlara olabildiğince takılmamaya çalışıyorum. Benim için önemli olan o an karşımda olan problemi çözecek yetenek ve eşyalara erişebilme imkanının ne kadar fazla ya da az olduğudur. Bu tarz oyunları oynanabilir kılan şey bu özelliktir bence.
Sherlock Holmes ile oynarken temelde 3 özelliğiniz var:
"Experience Imagination" yani olay yerinde neler yaşandığını doğru sekans ile hatırlayabilme özelliği;
"Detailed Observation" yani detayları en ince haline kadar fark edebilme özelliği
ve son olarak
"Science of Deduction" yani bulduğunuz ve bir araya getirdiğiniz tüm ip uçlarını hatırlama özelliğini
Tüm bunlar oyunu oynarken sizi küçük ayrıntılar ve doğru parçaları bir araya getirmenizi sağlayacak şekilde dizayn edilmiş.

Oyunda %95 oranında Sherlock Holmes'u oynuyorsunuz ve ister benim gibi Xbox One controller ile oynayın isterseniz klavyeden oynayın, kontroller ciddi anlamda kullanıcıyı yormayacak kadar basit ve zevkli tasarlanmış. Mini görevlerde farklı sekanslarda bu tuşları arka arkaya kullanabiliyorsunuz ki sadece bir tuşun neye yaradığını bilmek yetmiyor, küçük de olsa bir miktar el alışkanlığı da istiyor. Güzel bir detay olarak bence.

Bir küçük hatırlatma, ben oyunu ingilizce oynadım (tr yaması var mı bilmiyorum) ve oyun içinde okuyup çıkarım yapmanız gerekecek çok alan bulunuyor. İngilizcenize güveniyorsanız almalısınız diyip kısaca bu konuyu burada bağlayayım.

Oyunun fiyatı bence de pahalı ama sık sık indirime giriyor. Hatta şu an yaz indiriminde ve 15 TL bu tarz oyunları seviyorsanız 12-13 saatlik güzel bir oyun zamanı sunacak bu oyunu tavsiye ederim.
Buradan Sir Arthur Conan Doyle'a selam olsun!

İyi Oyunlar

Puan: 8.6/10
Publicada el 7 de julio de 2019. Última edición: 1 de mayo de 2020.
¿Te ha sido útil esta reseña? No Divertida Premiar
A 20 personas les pareció útil esta reseña
2 personas encontraron divertida esta reseña
13.5 h registradas (7.7 h cuando escribió la reseña)
Pummel Party

Hem AI botlar ile hem de arkadaşlarınızla(şiddetle önerilir) keyifli vakit geçirebileceğiniz muazzam bir oyun, Pummel Party. Kısaca bahsetmek gerekirse, farklı bir kaç harita üzerinde zar atarak ilerlediğiniz ve her el kimin öncelikli olarak zar atacağına bir önceki elin sonunda oynadığınız minigame'de karar verdiğiniz bir board game.

Hadi biraz daha açıklayıcı olayım:

+ Maksimum 4 kişi oynayabiliyorsunuz. (Haritalar tamamen buna göre dizayn edilmiş.)
+ İlk el kimin başlayacağına zar ile karar veriyorsunuz. (zardaki sayılar: 1-9)
+ Oyunun amacı, oda kurulurken hedeflenen kadar kupa kazanmak.
+ Her kupayı 40 anahtar toplayıp haritada belirli sandığa gidip almalısınız. Yeterli anahtarınız yoksa sandığı açamazsınız.
+ Her karakterin 30 canı var. Bunu rakiplerinizi saf dışı bırakabilin diye oluşturmuşlar. Ölürseniz re-spawn noktasında tekrar doğuyorsunuz. (Aynı zamanda board'da ayrı itemler var aşağıda bahsediyorum)
+ Her el bittiğinde random bir minigame açılıyor.
Minigame: bomberman, quidditch, fps, tanks... gibi atari ve pc oyunlarından mantıken devşirilmiş oldukça eğlenceli ve hızlıca sona eren küçük oyunlar.
+ Asıl oynadığınız board game'e döndüğünüzde rakiplerinizi sadece zarla geçmenin yanısıra yeterli range'in içindeyseniz kullanabileceğiniz itemler bulunuyor. (örn. boks eldiveni ile rakibe 30hp hasar verebilirsiniz ya da portal kullanıp kendinizle başka bir rakibinizin yerini değiştirebilirsiniz hatta canınız azaldığında can basabileceğiniz bi hp kutusu bile var item olarak)

- Oyundaki en büyük eksiklik 4 kişiden fazla bir party ile oyanayamazsınız.
- Online olarak oynamak istediğinizde dünyada oyunu oynayan insanlara rast gelmeniz çok zor. Arkadaşlarınızın da bu oyunu almış olması gerekir ki en zevkli şekilde oynayabilesiniz.

Valla biz PimPimPim ekibi olarak çok keyif alarak oynadık :)
Sizin de oldukça keyif alacağınızı umuyorum.
Fiyatının da oldukça makul olduğunu düşünüyorum.
Özellikle indirimdeyken kesinlikle kaçırmayın :)

Puan: 8.1/10
Publicada el 29 de junio de 2019. Última edición: 1 de mayo de 2020.
¿Te ha sido útil esta reseña? No Divertida Premiar
A 3 personas les pareció útil esta reseña
10.7 h registradas
COD4: Modern Warfare

Ok this will be a very short review with exact keywords that should be considered carefully

This is one of my fav. games in all time. It is not only because of its story but also the multiplayer gameplay. Almost everybody knows that COD 4 has been one of the best games of Activision so far.

Why am I not recommending then ?
Only 1 hecking reason: CRUSH!

- Whether you're playing single or multiplayer, if you try to change any particular graphic settings, you will be kicked by the game.
- In multiplayer, if you do try to enter a custom map, which there needs to be a quick download obviously, you'll be kicked.

What I mean by kicking and CRUSH can be described like this, your screen is frozen and the only solution to get rid of it is unfortunately rebooting your system.

You have to play the game with 640x480 resolution and 60hz. I know that this game's abit old now but this CRUSH is totally meaningless. I have found many comments in many blog and forum sites complaining because of this issue instead of any particular solution suggested by activision authority.

Dude, I have 144hz 1ms screen with Nvidia GTX 1060 6GB, I don't want to stick to bad graphic setting to play any game. Otherwise, I wouldn't collect all these beautiful gaming pc parts, right?!!

To sum, If you do want to pull your nerves, just take your chance, if not, don't buy this game.

It's just a shame! This game is epic and I am deleting it right now, instead of playing multiplayer hourlessly.

Game itself without CRUSH issue: 9/10
with CRUSH: 1/10
Publicada el 11 de mayo de 2019. Última edición: 1 de mayo de 2020.
¿Te ha sido útil esta reseña? No Divertida Premiar
A 13 personas les pareció útil esta reseña
7.0 h registradas
Hellblade: Senua's Sacrifice

Doğaüstü bir dünyanın varlığına hepimiz inandık ama çocukken ama büyüyünce, belki de hiç bırakmadık inanmayı büyürken bile. Peki bu doğaüstü dünya nasıl oluşuyor düşündük mü? Yani yoktan var olan bir şey miydi yoksa insanın eli ya da hissi değmiş miydi bu aykırılığa? Düşlediklerimiz aslında içimizde biriktirdiklerimiz, ifade edemediklerimiz ya da kendimize bile itiraf edemediklerimizin yanılsaması olamaz mı? Kim bilir...

Senua yaşadığı yeri lanetli olduğunu düşündüğü için terk etmiş ve kendi karanlığı sevdiği adamı tüketmesin diye sevdiği adamdan kaçmış, ondan uzak duran bir kadın. Evine geri dönmesi ile tüm hikaye başlıyor. Tıpta ismi çoklu kişilik bozukluğu olarak geçen ileri derece bir şizofren hastası fakat kendi karanlığında tamamen kaybolmuş değil. Öyle ki, en küçük umut tanesine tutunarak amaç edindiği şeyi elde etmek için çıktığı yola devam ediyor. Sırayla tüm korkularının üzerinden gelip, annesini hatırlayıp; babasının amacını ve yaptıklarını anlayıp; kendi durumunu keşfedip, sevgiye sarılan ve umutsuzluğa en sonunda farklı bir yorum getiren kadının hikayesini oynuyoruz. Hel'in kapılarını sonuna kadar açıp kendi karanlığına hükmeden bir kadının hikayesi bu.

Grafiklerden ve oynayıştan bahsetmek istiyorum, oyunu oynarken her detaya dikkat ederek oynamaya çalıştım. Kendimi bildim bileli tüm diğer türlerden önce RPG oyuncusu olduğumu hissederek oynuyorum tüm bu tarz oyunları ve şunu söylemek istiyorum: Grafik detaylar bu oyunda çok güzel işlenmiş. Abartı bulduğum bir kaç nokta var ama eksik bulmaktan daha iyidir. Düşman karakterlerin dizaynı, özellikle boss'lar o kadar iyi çizilmiş ki savaş uzun sürse de sıkıntı olmuyor çünkü ambians sıkcı hale gelmiyor. Bu kısımda oynayışın da çok büyük bir etkisi var tabiki. Senua'yı yönlendirirken omzunun üzerinden bakan bir kamera ile ilerletiyorsunuz. Ayrıca düşmanlar ortaya çıktığında kılıcını otomatik olarak çeken ve savaş moduna giren bir düzenekte oynuyorsunuz. Savaş bittiğinde de kılıcınızı kınına koyup devam ediyorsunuz. Tanrısal kamera açısı dediğimiz 3rd person kamera açısı savaş zamanlarında etkin değil(!) bakın bu çok önemli bir şeydir. Neden? Çünkü aynı anda 3-5 hatta 10 adet düşmanla savaştığınız sahneler var ve biriyle savaşırken diğerini göremiyorsunuz. Bu da size şunu öğretiyor, diğer düşmanın ne zaman saldırabileceğini nasıl anlarım? Dinleyerek mi yoksa belirli düşmanların saldırı akışlarını ezberleyerek mi ? Nasıl?! Buna kendiniz karar vereceksiniz ama eminim aklınıza ne gelirse gelsin hepsini kullanıp bir çıkar yolu bulacaksınız. Bu da oyunu harika yapan noktalardan biri zaten. Savaşları kazanmanız için sadece kılıç sallamanız yeterli değil.

Sinematikler, sanırım bugüne kadar oynadığım oyunların içinde sinematik anlamında en kaliteli ilk 5 oyundan biri Senua hem de sadece 7 saatlik bir hikaye akışına sahip olmasına rağmen. Hikaye ile o kadar güzel perçinlenmiş ki film izler gibi, yarım bıraktığınız bir diziyi bitirmek ister gibi izliyorsunuz. Bir şeyi hatırlatmak istiyorum, oyunun TR desteği yok, ingilizce bilip ilerlemek lazım çünkü senaryo muazzam aksi taktirde çok fazla içine giremezsiniz hikayenin. Ne diyordum? Evet sinematikler... Animasyonların çok kaliteli hazırlandığı bir gerçek ama taktir edilmesi gereken asıl kısım kamera açılarıdır. Her şeye hakim olan bir bakış açısı ile değil çok daha zor olan izleyici bakış açısı ile yaratılmış sinematikler sizi resmen oyunun içine çekiyor. Senua sizinle konuşuyor gibi hissediyorsunuz ya da konuştuğu kişinin yerine koyuyorsunuz kendinizi anlık olarak. İlk defa bu kadar etkili bir şekilde bu kullanıma bir oyunda rast geldim. Hikaye sizinle devam ediyor, Senua sizinle beraber hikayeyi tamamlıyor; sizin sayenizde değil...

Gel gelelim bu oyun içinde ağzımın açık kaldığı en muazzam noktaya: Puzzle'lar. Bakın RPG oyun mantığında (genelde MMORPG oynayanlar çok iyi bilir) şu vardır: Oyun sizin bir bulmacayı çözmenizi istiyorsa bir yere gidip bir şey toplamanızı ya da bir şey bulmanızı istiyordur ve kendini tekrar ederek üzerine çok düşünmeden hazırlanan bu puzzle'lar bir süre sonra can sıkmaya başlar. Hellblade: Senua's Sacrifice bu algıyı tarumar eden bir puzzle döngüsüne sahip. Kısaca bahsetmek gerekirse: Mühürlü kapıları açmak için kapıların üzerindeki şekilleri oyun alanında bulmanız gerekiyor ama işte tam bu noktada basit bir bakış açısıyla bu şekilleri bulamayacağınızı anlıyorsunuz. Bir şekli bulmak ne kadar zor ya da eğlenceli olabilir acaba ? diye düşünüyor olabilirsiniz ama perspektif sahibi değilseniz ya da birden fazla objeyi bir araya getirip büyük resmi tamamlayamıyor ya da bazen bir şeyleri görmek için bir adım geri çekilip "ulan ya böyleyse" diyemiyorsanız bu puzzle'lar size iştah açıcı gelmeyecektir. Yine de tekrar söylüyorum, bu oyundaki bulmacalar bulunmayı sonuna kadar hak ediyor. Oyunun sizi yönlendirmesine izin verin ve büyük resmi görmek için biraz sabredin, bakış açınızı genişletin!

Son olarak bahsetmek istediğim şey daha mekanik: Kontroller. Oyunda çok fazla tuşla oynamıyorsunuz aslında. W,A,S,D yön vermek için, E focus'lanmak, F ise etkileşim için kullanılıyor. Shift ile koşarken Space ile evade özelliğini kullanıyorsunuz ve mouse ile kılıç sallıyorsunuz. (sol tık light, sağ tık heavy damage) Aşırı basit bir diagramı var ve çok hızlı alışılıyor.

Veee Unutmadan, müzikler! Müzikler çok önemli benim için: Misal ben korku filmi izlemiyorum, izleyemiyorum çünkü müzik benim hayatımda çok önemli bir yere sahip ve baya etkiliyor beni. Korkuyorum abi! Gerilim dolu bu hikayede müzikler beni çok iyi yönlendirdi ve her sahneye özel harika seçimler yapılmış. Helblade hem back soundtrackleri hem de main soundtrackleri açısından muazzam bir oyun. (Sadece VNV Nation - Illusion şarkısı bile yeterdi.) Bu kısmı çok uzatmadan ilgilisi için spotify listesini buraya bırakıyorum:
https://open.spotify.com/user/12171692259/playlist/5AIRXLgAtIm9wTaZERDoAb?si=9AUbFVUEQUGBIooNefbohA

Sonuç olarak, Hellblade: Senua's Sacrifice Ninja Theory'nin en iyi oyunlarından biri olarak karşımıza çıkıyor. Oyunun aldığı ödüller anasının ak sütü gibi helal olsun ne diyeyim :) Ayrıca Hellblade en başından en sonuna kadar nasıl oluşturuldu her aşamada özet olarak ne gibi süreçler geçirdi diye merak ederseniz şayet size Ninja Theory'i Youtube'da takip etmenizi öneririm. "Hellblade Development Diaries" adını verdikleri 30 videoluk bir seride her şey baştan sona anlatılmış. İlgilisi buradan buyursun: https://www.youtube.com/watch?v=42wG9WEl_9o&list=PLbpkF8TRYizaT6GfMcKBG-RoUOQ6BJRXp

Senua'ya karanlığını yönetmesi için yardım edin, geçmişi ve geleceği arasındaki bağlantıyı kurmasını sağlayın!

Keyifli oyun zamanları diliyorum.

Puan: 9.6 / 10
Publicada el 16 de febrero de 2019. Última edición: 1 de mayo de 2020.
¿Te ha sido útil esta reseña? No Divertida Premiar
A 8 personas les pareció útil esta reseña
2.0 h registradas
The First Tree

Popo&Yo, A Story About My Uncle, AER ve şimdi de The First Tree. Sanırım Indie oyunlara gittikçe daha çok alışıyorum ve her hikaye bir şekilde bende farklı duyguları uyandırıyor.

Kimisi vardır kelimelere döker içindeki özlemi, pişmanlıkları veya sevgiyi kimisi vardır tuvale, kağıda ya da bilgisayar ekranına çizerek anlatır bazıları da bilgisayar oyunu yapıyor. Bu çağın bir sanatı olarak nitelendiriyorum bu durumu. Çok uzun anlatmaya gerek olmayacak şekilde en önemli kısımdan yani hikayeden başlıyorum. Spoiler vermemeye çalışarak anlatacağım. Dave'in babası ile olan ilişkisini çocukluğu, ergenliği ve hatta yetişkin hali dahil olmak üzere biriktirdiği bazı anıları ve bu anılara dair hislerini; Elise'nin annesiyle olan hatıralarını dinliyorsunuz oyun boyunca. Aslında hepsi bu. Oyun tamamen bir şeyleri bulmak ve anı dinlemek üzerine kurgulanmış. Yalnız dinledikçe ve tanık oldukça kendinizden bir parça buluyorsunuz zaten bu oyunu güzel yapan da o.

Kontroller çok basit ister kontroller isterseniz klavye ile oynayın.
Maksimum 2 saat içinde bitirebileceğiniz bir oyun kurgusu var.
Oyunda son sahneye kadar bir tilkiyi idare ediyorsunuz. Bu tilki aslında Dave'in gördüğü bir rüya, kendi rüyasını eşine anlatırken siz aslında o rüyayı ilerletiyorsunuz. Son sahne ise 6 ay sonra bir sabaha karşı uyanan Dave ile oyunu bitiriyorsunuz.

Oyun tamamen ingilizce ve diyalogları takip etmeniz lazım yoksa bir anlamı yok oynamanın. Bunu bilerek oyunu alıp almama kararı verin.

Müzikleri tek kelime ile MUAZZAM! O kadar çok beğendim ki simsiyah bir ekrana bile bu müzikleri koysak yine alırdım diyebilirim. Yeni klasik tarz dediğimiz akımı çok severek dinliyorum ve Josh Kramer harika bir iş çıkarmış.

Oyun unity tabanlı. Çok detaylı bir grafik altyapısı yok ama çevre etmenler ile beraber bence çok güzel bir oyun ortamı sunulmuş oyuncuya. Her şeyi bir arada düşündüğümüzde hikaye, müzik, grafik, sesler vs. her şey o kadar uyumlu ki hiç tanımadığınız bir başkasının anılarını dinlemek sanki bir bulmacayı çözmek, bilmecenin bir sonraki adımına geçmek gibi heyecan veriyor.

İndirimde ya da değil, fiyatı bu kadar uygunken kesinlikle edinilmeli ve oynanmalı diye düşünüyorum.
Oyunun sonunda oyuna katkı dahi sunuyorsunuz :)

Puan: 9.5/10
Publicada el 10 de febrero de 2019. Última edición: 1 de mayo de 2020.
¿Te ha sido útil esta reseña? No Divertida Premiar
A 5 personas les pareció útil esta reseña
12.8 h registradas
Road Redemption

Playstation cafe'lerde bir oyun vardır, adı Blur, hatırlar mısınız ? Ekranı 3'e 4'e böler bir koltuğun karşısında hem araba yarışı yapardık hem de arabalar yarışırken yerden füze, kalkan, elektrik şoku gibi bazı özellikleri toplarken birbirimizi oyun dışı bırakmaya çalışırdık. Hatırladınız değil mi ? Road Redemption bu oyunun motorsikletli versiyonu konsept olarak.

Kısaca hikayeden bahsetmek gerekirse, Assasin ismindeki bir motorlunun başına epey yüksek bir ödül konuyor. Onu öldüren ödülü alacak. Yalnız bir sorun var! Assasin'in motoruyla kaçtığı arazi 3 farklı çete tarafından sahiplenilmiş ve bu çeteler de Assasin'in peşinde. Oyuna Jackal ekibinin bir üyesi olarak başlıyorsunuz ve önce Reapers arazisinde boss fight'a kadar değişik amaçlı yarışları birbiri ardına geçiyorsunuz. Sonrasında sırasıyla Sigma ve Phantom arazilerinin sonunda çete liderlerini alt ederek geçip Assasin'i yakalıyorsunuz. Aslında hikaye hattı bu kadar basit bir şekilde hazırlanmış fakat oyunun heyecanı hikayesinde değil, oynayışında.

Kendi yetenek ağacınızda ilerledikçe zamanla açılan farklı özellikteki motorcular ve değişik özelliklere sahip motorlar var. Dahası bu yetenek ağacı motorcuları ya da motorları açmak için değil sadece. Aynı zamanda damage power, critic hit, nitro vs. özellikleri de artırabiliyorsunuz kalıcı olarak. Oyunun içinde kullanabileceğiniz bir çok silah var, her yarışın ardından kazandığınız para ile bu silahları geliştirebiliyorsunuz. Tabanca, tüfek çeşitlerinden; plastik patlayıcı ve zamanlı patlayıcılara; uzun bir sopadan kılıca kadar bir çok seçenek mevcut.

2 adet mod var. Biri normal oyun modu(Campaign) diğeriyse Campaign+ . Aslında çok farklı değilller, sadece campaign+ biraz daha zor ve yarışlar karışık geliyor.

Ben Xbox One controller ile oynadım oyunu ve kısa sürede alıştım. Klavyede oynayınca nasıl bilmiyorum açıkçası ama o kısımda da zor olduğunu düşünmüyorum. Sadece oyun hızlı aktığı için elinizi çabuk tutup hangi silahla kimler daha efektif öldürülüyor biliyor olmanız lazım ki bu da bir süre sonra alışılan bir şey. Ha controller olmuş ha klavye bir şey fark etmez.

Müzikleri ise gerçekten heyecan uyandıracak şekilde oyuna birebir uyan bir formatta hazırlanmış. Burada paylaşmış arkadaşlar, ilgilisi için buraya bırakıyorum: https://steamoss.com/app/300380/discussions/0/1479857071253044530/

Bence normal fiyatı 5-6 tl daha ucuz olabilirdi yine de gayet alınabilir. İndirimde bulursanız kesin alın ve tadına bakın. Zevkli bir oyun zamanı sunuyor.

Puan: 7/10
Publicada el 13 de enero de 2019. Última edición: 1 de mayo de 2020.
¿Te ha sido útil esta reseña? No Divertida Premiar
A 8 personas les pareció útil esta reseña
34.0 h registradas
Naruto Shippuden: Ultimate Ninja Storm 4

Anime bazlı oyunlara çok uzun şekillerde yorum yapmak çok anlamlı gelmiyor bana. Genelde animesini izlemiş ya da o türe tutkun insanların daha çok oynadığı bir oyun oluyor. İsminden anlaşılacağı gibi hikayenin bağlandığı son oyun. Tobi'den yola çıkarak Madara ve sonrasında Kaguya'nın ve dolayısı ile Zetsu'nun hikayesini de görebileceğiniz bir oyun hattı üzerine kurulmuş.

Hikayeyi kısa özetlemek gerekirse Sasuke ve Naruto'nun aynı Hagoromo'nun oğulları Asura ve Indra gibi çağlar boyunca farklı şekillerde ve farklı kişiler tarafından yürütülen aynı kaderi nasıl değiştirdiklerine tanık oluyoruz. 3. oyunda yarım bıraktıkları hikayeyi tamamlıyorlar diyebiliriz bu kısımda.

Sinematikler kesinlikle izlenesi ve animeden alıntılar doğal olarak çok fazla. Hikaye hattında 1 ya da 2 değil yine bir çok karakterle oynuyoruz. Bu hem hemen hemen her karakterde nasıl oynuyoruz kısmını hem de "ulan bu karakteri ne demeye koydunuz" dememizi engelliyor. Özellikle Minato ile oynamak her oyunda olduğu gibi bu oyunda da harika :)

Kontroller çok basit, ama komboları birbiri ardına yapabilmek gerçekten bazı karakterlerde başa bela. Oyunu çok rahat alt edersiniz ama multiplayer modunda kafayı kırmış abilerimiz ablalarımız var. Çok fecilerine denk geldim yalan yok.

Benim en sevdiğim özelliklerden biri bu oyunla alakalı olarak Boruto DLC'si oldu. Boruto'nun hikayesi henüz yazılıyor fakat yine de hikaye hattında Boruto'ya da yer verilmesi en azından kendi animesindeki ilk bölümleri görmemiz çok iyi oldu. Bu arada Jougan'ı malesef kullanamıyoruz, bahsi dahi geçmiyor ama ben de isterdim en azından Jougan'ı görelim :)

Özetlemek gerekirse, hikayesi bol ve güzel dizayn edilmiş, karakterler yine harika kurgulanmış bir Naruto oyunu olmuş. Dediğim gibi bu tarz oyunları seven ve sevmeyen insanlar daha net ayrılabilir ama yine de hem 1-3vs1-3 savaşabildiğiniz bir oyun türü hem de animasyon olarak çok kuvvetli öğeleri var. Ben öneriyorum.

Anime severlerin kaçırmaması gerekir. Puan vereyim: 9.1 / 10
Publicada el 5 de enero de 2019. Última edición: 1 de mayo de 2020.
¿Te ha sido útil esta reseña? No Divertida Premiar
< 1  2  3  4  5 >
Mostrando 11-20 de 45 aportaciones