10
Produk
yang diulas
151
Produk
yang dimiliki akun ini

Ulasan terkini oleh T N K

Menampilkan1-10 dari 10 kiriman
Belum ada yang menganggap ulasan ini membantu
Tercatat 10.2 jam
Ulasan Akses Dini
super
Diposting pada 28 November 2024.
Apakah ulasan ini membantu? Ya Tidak Lucu Penghargaan
Belum ada yang menganggap ulasan ini membantu
Tercatat 28.0 jam (Telah dimainkan 9.2 jam saat ulasan ditulis)
Gece oynarken oluşan gerilim... Alın oynayın
Diposting pada 30 November 2020.
Apakah ulasan ini membantu? Ya Tidak Lucu Penghargaan
Ulasan ini telah di-ban oleh moderator Steam karena melanggar Persyaratan Steam dan tidak dapat diubah oleh pengulas.
14 orang menganggap ulasan ini membantu
50 orang menganggap ulasan ini lucu
Tercatat 0.6 jam
(Tinjau tulisan yang disembunyikan)
Diposting pada 20 Juli 2018.
Apakah ulasan ini membantu? Ya Tidak Lucu Penghargaan
Belum ada yang menganggap ulasan ini membantu
Tercatat 0.4 jam (Telah dimainkan 0.4 jam saat ulasan ditulis)
Merakla beklenen devam oyunu yasaklanma ihtimali, ertelenme haberleri ve çokça tartışma yaratan açılış sahnesinden sonra sonunda karşımızda: Tempo yine hızlı, her bölüm bir öncekinden daha zor, anlatım hala sürreal, hala retro ve müzikler tabii ki 80’lerden. 8-bit’in imkan verdiği ölçüde kana bulanmış halde yola kaldığı yerden devam ediyor Hotline Miami 2: Wrong Number.


Nedir, ne değildir diyenler için önceki oyun Hotline Miami kuşbakışı perspektife ve piksel grafiklere sahip, korkunç hızlı ve acımasız yapısıyla sinirleri yıpratan derecede zor, fakat bir o kadar da bağımlılık yapıcı bir bağımsız aksiyon oyunu. Başrol ise telefondan aldığı şifreli mesajlar doğrultusunda hareket eden ve hayvan maskeleri takan bir seri katil. Sektörün büyük çoğunluğu başkalarını öldürmeye çalıştığımız oyunlardan oluştuğu için yorumum zaten tuhaf gelmeyecek ama, açıkçası oyun gerçekten eğlenceli; mekanikleriyle, tasarımıyla, atmosferiyle ilk oyun ününü kesinlikle hak ediyor. Zaten devam oyunu da hikayesi hariç kabaca ilkiyle aynı oyun.



Azılı hayranları Wrong Number hazırlanırken yapımcılardan ilk oyun üzerinde hiçbir değişiklik yapılmamasını istese de bizi birtakım yenilikler bekliyor. Wrong Number’da ilk göze batan farklılık birden fazla karaktere ve böylece birden fazla öyküye sahip oluşumuz. Bu yenilik sadece Jacket’in gözünden anlatılan hikayenin rahatsız edici ve gerçekdışı doğasını baltalasa da bu sefer ortaya daha ilgi çekici bir olay örgüsü çıkarmayı başarmış Söderström-Wedin ikilisi. Örneğin maskeli katilden önceyi konu alan bölümlerde “50 Blessings” örgütünün kökenini ve maskelerin orijinal sahiplerini görme fırsatı yakalarken diğer bölümlerde ise katilin hayatını araştıran bir yazarı ve Jacket hayranı bir katil grubunu kontrol ediyoruz. Her yeni bölüm iç içe geçmiş olay örgüsünü farklı bir karakterle ilerletiyor ve HM2 ilk oyunda maskelerin yarattığı oynanış çeşitliliğini karakter yelpazesiyle dolduruyor.



Wrong Number’da oynanış özünü korusa da eski sürükleyiciliğini biraz yitirmiş. Bölüm tasarımları hala başarılı, toplamda on üç farklı karakter oyuncuyu çeşitli tarzlar kullanmaya teşvik ediyor ve her kat size farklı seçenekler sunarak lineerliği kırıyor, fakat silah mekanikleri yakın mesafe dövüşün yerini büyük ölçüde almış. Öne çıkan mekaniklere ise bolca pencere ve geniş bölüm tasarımları arka çıkıyor. Bu stil değişimi yüzünden combo ve böylece yüksek puan yapmanın zorlaşması bir yana, düşmanları yuvalarından çıkarıp teker teker haklamaya çalışmak cidden yorucu. Özellikle de ekranın göremediğiniz yerlerindeki düşmanlar yüzünden ölmeniz ve sürekli shift kullanmak zorunda kalmanız ilk oyunun aksine zorluğu bir miktar sahte kılıyor. Yine de genel manada tüm bunları oynanışta bir gerileme olarak değil, oyun tarzında bir değişiklik olarak görüyorum.



Neyse ki ikili önceki oyunda yarattıkları güçlü atmosferi ustaca sürdürmüş; Hotline hala neon, tekno, suç, 80’ler, şiddet ve Miami karışımı bir uyuşturucu. Başına ilk oturduğunuz an oyun sizi yakalıyor ve uzun süre emri altında bırakıyor, belki yapmak istemeyeceğiniz şeyleri yaptırıyor ve görmek istemeyeceğiniz şeyler gördürüyor. Serinin büyük başarısı da bu sürükleyiciliği yazılı diyalog ve 8-bit grafik kullanarak ortaya koyabilmesi. Bu başarıda en büyük payı olan etken ise hiç kuşkusuz müzikler. İlk oyundan tanıdığımız Perturbator, Jasper Bryne ve M.O.O.N.’un da içinde yer aldığı soundtrack o kadar etkileyici ki tüm bunları yazmayıp seriyi sırf müzikleri için bile önerebilirdim.



Hotline Miami'nin devamı gelmeyecek ama Dennaton bunun telafisini bahar aylarında gelecek olan kullanıcı dostu bölüm editörüyle yapıyor ve ekliyor “Eğer istersen Hotline Miami 3’ü kendin yapabilirsin”. Oyunu yeterince zor bulmadığını söyleyebilecek cesaret ve yeteneğe sahip oyuncuları ise hikaye bir kez tamamlanınca açılan “Hard Mode” bekliyor. Düşmanları alt etmenin zorlaşmasına ek olarak kilitlenme mekaniği de Hard Mode’da oyundan kalkıyor. Oyunun masaüstü bilgisayarların yanında PS3, PS4 ve PSVita için çıktığını da belirteyim.


KARAR
İlk oyun gibi bir şaheser değil, belki ilk oyundan çok da farklı olmadığı için değerli değil, ama kesinlikle oynanmayı hak eden bir devam oyunu. Oturmuş oynanışıyla, baştan sona tasarımıyla ve müzikleriyle ikinci oyun hala çok güçlü, Hotline Miami hayranları için de tatmin edici hikayesiyle seriye yerinde bir nokta koyuyor. Yer yer çizgiyi cidden aşan Hotline Miami ve halefi basitçe şiddeti mi yüceltiyor, yoksa sürükleyici oynanışın ardında içe dönük bir eleştiri mi var, kararı oyuncuya bırakıyorum.
Diposting pada 19 Juli 2018.
Apakah ulasan ini membantu? Ya Tidak Lucu Penghargaan
Belum ada yang menganggap ulasan ini membantu
Tercatat 550.9 jam (Telah dimainkan 37.3 jam saat ulasan ditulis)
ki ya da daha fazla araba bir topun peşinden koşarsa...
Futbol oyunlarıyla aranız nasıl? Eğer sıkı bir futbol hayranıysanız mutlaka PES ve FIFA serilerini ezbere biliyorsunuzdur. Peki, son zamanlarda farklı bir ortamda ve farklı oyun dinamikleriyle futbol oynamak istediğiniz oldu mu? Mesela arabalarla futbol maçı yapmak gibi… Eğer cevabınız evet ise sizleri Rocket League ile tanıştırmak isterim. Psyonix firması tarafından 7 Temmuz’da Steam platformunda yayımlanan Rocket League, yaklaşık bir ay sürede inanılmaz oyuncu kitlesine ulaştı. Arabalarla futbol maçı yapmanın keyfi gerçekten çok başka olmuş. O kadar heyecanlı anlar yaşayacaksınız ki, mesela kendi kalenize gol atabilme riskinin korkusunu yaşarken aynı zamanda rakibiniz kendi kalesine gol attığında kahkahalara boğulma keyfine erişeceksiniz.

Altındaki araba sadece birileriyle yarışmak için üretilmedi!
Başlıkta belirttiğim gibi; Rocket League sizlere bir araba yarışı oyunu değil, arabalarla futbol maçı yapma olanağı sunuyor. RC tipindeki araçlarla futbol maçı yapmak başta kulağa ilginç gelse de bir süre anlıyorsunuz ki oldukça marjinal bir fikirmiş. Oyun göründüğü gibi basit değil kesinlikle! Gol atacağım derken topun yanından geçip rakibinizin gol atması ya da topun bir anda yön değiştirmesiyle atacağınız golün kaçması… Öncelikle bunlara hazır olmalısınız. Zira topu sürmek çok zor ve kontroller aşırı hızlı. Hızınızı doğru ayarlayamadığınız takdirde istemediğiniz sonuçlarla karşılaşıyorsunuz. İşin eğlencesi burada başlıyor zaten. Klasik futbol maçlarındaki gibi takım oyunu burada baskın değil, burada şans ve zamanlama çok önemli. Gol atmak kesinlikle marifet. Ustalık istiyor. Bu yüzden ilk olarak sizlere oyunun antrenman seçeneğine yönelmeniz tavsiyesini vereceğim. Bu antrenman seçeneğinde hızınızı topa göre ayarlamayı kavrayabilecek ve kontrollere alışabileceksiniz. İki gün, günde 3 saat oynayarak; yani toplamda 6 saat bir oyun tecrübesi sonucunda oyuna alışabildiğimi söyleyebilirim. Tabii kişiden kişiye değişebilecek bir kavram bu.

Çarpışan arabaları ararken kendimizi nerede bulduk...

"RC tarzı arabalarla gol atmaya çalıştığımız yapımda arabanın tüm fiziksel parçaları önemli; tampon, kaput, tekerlek… Hepsi birer gol atma mekanizması ve aynı zamanda savunma mekanizması. Arabanın tamponuyla çizgiden top çıkartmak müthiş bir duygu gerçekten. Oyundaki detayları görebilmek ise biraz oyun tecrübesi gerektiriyor ki bu tecrübeleri kazandığınızda usta bir oyuncu olma yolunda büyük bir adım atmış oluyorsunuz. Tecrübe demişken… Sadece maç oynayarak tecrübe kazanabilirsiniz, başka yolu yok. Maç yapmak içinse antrenmanın dışında iki yolunuz var: Tekli oyuncu ve çoklu oyuncu. Çoklu oyuncu kısmına gelmeden önce, tekli oyuncu kısmından bahsetmek gerekiyor.
Tekli oyuncu; adı üstünde tek kişi olarak botlara karşı takımınızı kuruyor ve maç yapıyorsunuz. Bu sayede kolaydan en zora doğru bir alıştırma sürecinden geçiyorsunuz. Şimdiden belirteyim: en zor seviye gerçekten tatmin edici bir düzeyde, ben şahsen kendimi online rakip takıma karşı oynuyormuşum gibi hissettim. Takımda en az 1, en fazla 4 kişi olabiliyor. 1 vs 1, 2 vs 2, 3 vs 3 ve “Chaos “ adı verilen 4 vs 4 takım seçenekleriyle maçlarınızın kaç kişiyle oynanabileceğinizi seçebiliyorsunuz. Size tavsiyem 3 vs 3 veya 4 vs 4. Hele ki Chaos modu gerçekten, kaos. Top bir buraya, bir oraya gidiyor ve heyecanın doruklarında maç yapıyorsunuz.

Rocket League bir futbol oyunuysa eğer, tıpkı FIFA ve PES serilerindeki gibi bir takım kurup sezon modunu açıp takım yönetmek mutlaka olmalıdır ki, bu da var zaten. Klasik ayarlar olan sezonun ne kadar süreceği takım sayıları, oyuncu sayıları gibi temel ayarları ayarlamak bizlere kalmış. Bunlarla da güzel bir tecrübe sahibi olabilirsiniz. Maçların standart düzeyde çekişmeli geçtiğini söylemeliyim."

Roket araçlarla maç yapmak demiştik, değil mi?

Öncelikle klavye bizim en temel aracımız. Tıpkı FIFA veya PES oynar gibi, W,A,S,D bizlerin sağ kolu. Sadece topa doğru yönelin ve gol atın, tüm hepsi bu. Başlangıçta top ortada oluyor ve bir geri sayım başlıyor, bir nevi oyunun santra mantığı diyebiliriz buna. Arabaların hızları – turbo olayına birazdan gireceğim – normal şartlarda aynı, ilk hamleyi yapan avantajlı bir hale geliyor.

Arabaların topa vurma, topu geri savurma ya da ileriye götürme gibi temel kabiliyetlerinden ziyade, bu araçlarla zıplayabiliyorsunuz. Zıplayarak sanki orta açan arkadaşınızın size attığı o pası gole zıplayarak çevirebiliyorsunuz. Oyunun en sevdiğim özelliği olan serbest gezebilme özelliği kesinlikle çok güzel. Her yerden çıkabilir, rakibinizin planlarını bozabilirsiniz, şahsen bir anda sağdan çıkıp gole giden topu uzağa atmak müthiş bir şey.

"Top bir buraya, bir oraya gidiyor ve heyecanın doruklarında maç yapıyorsunuz."

Turbodan bahsetmek gerekirse, oyundaki hız kaynağımız onlar. Turboyu kullanarak müthiş bir ivme kazanarak gideceğimiz yere çok kısa bir süre içerisinde gidebiliyoruz ancak bu hız kaynağı turbonun eksi yanları da var… Turboyu fazla kullanırsanız topu ıskalayabilirsiniz ve top yerine kaleye giren siz olursunuz. Eh, rakibiniz de size gol atar ve turbo da boşa gider. Olumlu yönü ise bir gol kurtarmak da topa yetişip gol atmak. Turbo işini iyice kavramak istiyorsanız oyun koluyla bu oyunu oynayın, öteki türlü delirme ihtimaliniz yüksek. Çünkü arabalar o kadar kolay sağa sola gidiyor ki, topu ıska geçmeniz büyük olasılık.
Rocket League bu konuda güzel bir iş başarmış; hem skor anlamda rekabet yaratmış hem de sahadaki çeşitli yerlere turbolar bırakmış ki, bunlar için de bir rekabet olsun istemiş, takdir ettim.

Arabalarla futbol oynamak için geldiyseniz doğru yerdesiniz ancak oyun bununla da sınırlı değil. Özellikle biz Türk insanının neden bu oyunu seveceğimiz konusunda açık bir nokta var. Araçlar modifiye edilebiliyor, büyültüp küçültülebiliyor ve bayrak dikilebiliyor. Eh, Türk insanıysak bizim bayrağımızı dikmemiz en doğal hakkımız. Türk bayrağı ve fes oyunda mevcut, online oyunlarda bizleri gururla temsil edebilirsiniz. Bu açıdan oyunu gerçekten çok sevdim. Oyunun yapımcıları oyunu oynattırıyor gerçekten çünkü sadece bu ufak jestler değil aynı zamanda bunları açmak için seviye atlamak zorundasınız. Eh, ne kadar ekmek o kadar köfte…

"Rocket League sadece bir araba ve bir toptan ibaret değil! Bu oyunda çok daha fazlası var"

Şimdi en önemli sorulardan biri olan bu değişiklikler bir avantaj kazandırıyor mu? Cevabı görünüş olarak kişiden kişiye göre değişebilen evet ya da hayır ancak teknik olarak kesinlikle hayır. Aracınız ne kadar büyük olursa olsun, ne kadar seviyesi yüksek olan aksesuarlar kullanırsa kullansın tüm araçların dayanıklılığı aynı, hızları aynı. Bu açıdan oyuncular eşit konumda, takdir edilesi. Aslında araçları modifiye etmek işin kaymağı, iyi oynadıktan sonra pek önemi yok. İyi bir tasarım gözüne sahip olabilirsiniz ancak sizden iyi oynayan biri o arabanızı patlattığında dumur oluyorsunuz, bizzat yaşadım ve bu oyun bana bunu da yaşattı.

Yazımın başlarında sizlere gol atmak veya gol kurtarmak gibi şeylerden bahsetmiştim. Arabanızın arkasıyla gol kurtarmak bile sizin için bir artı oluyor, çünkü oyunda puan sistemi var. Evet, her yaptığınız hamle bir puan sisteminde notlandırılıyor. En yüksek puanı siz aldığınız takdirde maçın adamı seçiliyorsunuz. Bu özelliği FIFA 2004’te gördüğümde gerçekten çok etkilenmiştim, sanırım FIFA 2005’te yoktu. Burada bunu görmek paha biçilemez, ufak bir detay ancak oyuna ayrı bir tat ekliyor.
Maçın stresi üzerimde arkadaş!

Kabul etmeliyim ki, Rocket League gerçekten stresli bir oyun. Olayların bu denli hızlı gelişmesi insanda adrenalin salgısını bir anda Nirvana seviyesine getiriyor. Hele ki, son 10 saniye sayımında top bir oradan bir oraya gittiği sırada maç çekişmeli bir şekilde geçiyorsa, kalp atışlarınızı duymamak imkansız. Son saniyede maç kaybetmenin acısını yaşadığınız gibi son saniyede gol atıp maçı kazanmanın gururunu derin bir biçimde hissediyorsunuz.

Maçın stresi demişken, bu heyecana da dönüşebiliyor.
Diposting pada 19 Juli 2018.
Apakah ulasan ini membantu? Ya Tidak Lucu Penghargaan
Belum ada yang menganggap ulasan ini membantu
1 orang menganggap ulasan ini lucu
Tercatat 16.0 jam (Telah dimainkan 0.4 jam saat ulasan ditulis)
Hayatını gördünğünüz grafikleri önemsenmeden arkadaşlarınızla doya doya vageçmeden yılların eskitemediği bir oyun.Alamanızı kesinlikle tavsiye ediyorum eğer kardeşiniz gibi gördüğünüz bir arkadaşınız varsa ve beraber oyun oynamaktan zevk alıyorsanız kesinlikle alın bir baş yapıt olmuş.
Free Lives
Devolver Digital
Çok iyi bir oyu çıkarmışlar ilk başlarda ben bu oyunun demosunu 50 ♥♥♥♥ bitirmiştim.Ve hala oynuyorum oyunu her baştan başladığınızda sanki yeni bölümler gelmiş gibi oynuyorsunuz veya benim hafıza sıkıntım var neyse.Kesinlikle alın derim Okuduğunuz için teşekkürler.
Diposting pada 17 Juli 2018. Terakhir diedit pada 17 Juli 2018.
Apakah ulasan ini membantu? Ya Tidak Lucu Penghargaan
Belum ada yang menganggap ulasan ini membantu
1 orang menganggap ulasan ini lucu
Tercatat 0.1 jam
Bu oyun neden var ki ?
Diposting pada 24 Juni 2018.
Apakah ulasan ini membantu? Ya Tidak Lucu Penghargaan
Belum ada yang menganggap ulasan ini membantu
Tercatat 0.3 jam
Oyun işte.
Diposting pada 24 Juni 2018.
Apakah ulasan ini membantu? Ya Tidak Lucu Penghargaan
Belum ada yang menganggap ulasan ini membantu
1 orang menganggap ulasan ini lucu
Tercatat 3.0 jam (Telah dimainkan 2.6 jam saat ulasan ditulis)
Sizin yapacağınız oyunun.Hiç güzel değil çok hatası var.Oyunu penceriliye aldım açıyorum eror veriyor.Siz en iyisi indirmeyin
Diposting pada 8 Mei 2017.
Apakah ulasan ini membantu? Ya Tidak Lucu Penghargaan
Belum ada yang menganggap ulasan ini membantu
Tercatat 3,825.2 jam (Telah dimainkan 1,348.3 jam saat ulasan ditulis)
Ulasan CS:GO
İlk Half-Life 1998 Yılında çıktığında sadece muhteşem oynanışı ve yoğun atmosferiyle değil, birçok özelliğiyle de kısa zamanda büyük bir fenomen haline gelmişti oyun dünyasında. İlk Half-Life’ın oyun motoru, o dönemde yükselen ve her oyuncunun 6 ayda bir bilgisayarının bileşenlerini tazelemesini gerektiren donanım çılgınlığının aksine düşük sistemlerde de çalışabiliyordu. Oyun motorunun hem optimizasyon açısından esnek olması hem iyi grafik vermesi hem de çok çok sağlam oyun mekanikleri sağlaması dolayısıyla bağımsız geliştiriciler içinde çok popüler oldu. Bunun bir sonucu olarak da Minh Le ve Jess Cliffe adlı iki kafadar, Counter-Strike adlı bir Half-Life modu ortaya çıkardı. Kesinlikle ticari amacı olmayan bu girişim multiplayer oyunculuğu sonsuza dek değiştirdiği gibi, profesyonel oyunculuk kavramına da korkunç büyük katkı yaptı. Zaten daha sonra Minh Le, Valve tarafından işe alınmıştı. Counter-Strike’ın büyük başarısı aynı zamanda bağımsız geliştiriciler için de ilham verici bir öykü olmuştu. Aradan geçen senelerde Modern Warfare (MW) ve Battlefield (BF) gibi multiplayer oyunculuğu kökünden değiştiren markalar çıktı ancak bir klasik her zaman klasiktir. TAKIM OLMADAN ASLA! Counter-Strike: Global Offensive (CS: GO), bizi zamanında CS’nin başına esir etmiş ne varsa aynen uyguluyor. Son derece heyecanlı oynanış, gerçekçi silahlar ve takım oyunu… Tüm bu bileşenler CS: GO’nun sinir sistemini oluşturuyor. Oyunda çığır açacak bir yenilik olmasa bile yeniden yorumlanan haritalar ve yeni modlar gayet bağımlılık yapıcı. Oyuncular halen CS 1.6 ve Source üzerinden turnuvalar düzenleseler de sanıyoruz ki GO’nun daha çok oyuncuya yayılma politikası, oyunu popüler yapacaktır. Ki bize göre GO, 1.6’ya Source’dan daha yakın bir yorum olmuş. Örneğin, yeni başlayacaklar ya da uzun süredir oynamayanlar direkt olarak olaya Classic Casual moduyla girebilirler. Bu seçenek tam anlamıyla oyuna ve mekaniklere ısınmanızı sağlıyor. Mesela, bu seçenekte FF (Friendly Fire: Ekip arkadaşlarınızın sizin silahlarınızdan zarar görebilmesi) direkt olarak kapalı ve otomatik olarak silah alabiliyorsunuz. Bu seçenek oyuna çok daha çabuk adapte olabilmenizi sağlıyor. Classic moduysa bildiğimiz CS. CS oyunlarında karşılaştığımız iki yeni mod olan Demolution ve Arms Race son derece heyecanlı ve üst düzey maçlar oynanmasını sağlıyor. Arms Race’de rakiplerinizi temizledikçe elinizdeki silah değişiyor ve dolayısıyla her yeni frag, yepyeni bir meydan okuma anlamına geliyor. Her ölüşünüzden sonraysa hemen spawn oluyorsunuz. (Elbette ki spawn’dan sonra 5 saniye boyunca zarar görmediğinizi hatırlatalım. Spawn Camper’lara hayat yok!) Bu modun son frag’indeyse bıçak bıçağa kapışıyor ve müsabakanın sonunda epik bir imza atmaya çalışıyorsunuz. Demolution’daysa kazandığınız her raunt sonunda elinizdeki silah değişiyor ama öldüğünüzde respawn olmuyorsunuz; raunt sonlarını beklemeniz gerekiyor. Bu modun adından da anlayabileceğiniz üzere her rauntta teröristler bomba kurmaya, özel tim de onları engellemeye çalışıyor. Bunun dışında oyunda klasik haritaların elden geçirilmiş olmasını yenilikler arasında sayabiliriz. de_dust, cs_italy gibi klasik haritaları yepyeni grafiklerle görmek gayet iyi. Elbette tüm karakter modelleri, silahlar da elden geçirilmiş. Oynanışa herhangi bir etkisi olmasa da kozmetik olarak oyunun iyi görünmesini sağlamış. Her ne kadar Global Offensive, hem yeni oyuncuları hem de eski oyuncuları memnun etmeye çalışan ve 1.6’ya yakın bir yorum olsa da özellikle Classic modu oldukça zorlaşmış. Classic Casual’da alışkanlık edinmeden direkt oyuna daldığınız zaman siz de fark edeceksiniz ki nişan almak ve özellikle CS’deki başarının altın anahtarı olan headshot atmak 1.6’ya göre daha zor. Açıkçası bunda oyunun vuruş hissinin biraz eksik olmasının da etkisi var. 1.6’da rakibinizin bedenine saplanan her bir kurşunu takır takır hissedebiliyorsunuz ancak GO’da bu his hafiftan kaybolmuş. Counter-Strike: Global Offensive | 「 T N K 」
Diposting pada 7 April 2017. Terakhir diedit pada 21 November 2018.
Apakah ulasan ini membantu? Ya Tidak Lucu Penghargaan
Menampilkan1-10 dari 10 kiriman