Recent reviews by RootLine

"Hargreave bunu da görmüştü ama görmediği tek şey sendin Alcatraz. Giysi olmadan öleceğimi biliyordu, onun yardımı olmadan... Ama seni bulacağımı hiç düşünmemişti." -Prophet

MAXIMUM GAME.

Kurdun Isırdığı Eivor'a selam olsun.

Spartalı kayıp bir çocuğun hikayesi.

Mistios (Paralı Asker) yani Kartal Efendisi olarak başladığınız bu olağanüstü yolculukta Kartal Efendisinin kaderi ne olacağını kimse bilmiyordu. Kimileri onun bir Tanrı kimileri için ise sadece bir paralı asker.

Oyunun combat sistemine benim gibi ilk Assassin's Creed oyuncusu iseniz başlarda biraz zorlanmanız muhtemel ama daha sonra dan zaten siz istemeseniz bile akışına bırakıyorsunuz.

Hikayeye gelecek olursak ilk olarak sizi yetiştirmiş olan Markos'un size vermiş olduğu belli görevleri yapıyorsunuz. Bunun yanında küçük bir kız olan Phoibe size yolculuğunuzda yardım etmek isteyen cesur ve tutkulu biri. Oda sizin gibi bir Kartala sahip olma hayali ile yanıp tutuşuyor. Markos'un başı belada, bir alacaklısı olan Tepegöz Markos'un vadesi geçmiş olan borcunu eğer ödememesi durumunda onu ölüm ile tehdit etmesine üzerine Markos acele bir şekilde Mistios'un yanına gider ve Tepegöz'ün çok değerli eşyası olan Obsidyen gözünü sizden çalmasını ister ve kendisine getirmesini ister. Böylelikle borcunu bu şekilde ödeyecektir Markos. Mistios'umuzun bu görev üzerine Tepegöz'ün mekanına gider ve Obsidyen gözünü alıp tam gidiyor iken bir yakarış duyar. "Yardım edin". Evet Tepegöz bizim olağanüstü yolculuğumuzda bize çok büyük yardımı olacak olan Barnabas'ı esir almıştır. Mistios çetin geçen bir savaşın ardından Barnabas'ı kurtarır ve Barnabas Kartal Efendisine kendisini borçlu hisseder. Bir gemiye sahip olduğunu (Adrestia) ve geminin onun emrinde olacağını vadetmiştir. Kartal Efendisi Barnabas'ın bu teklifini kabul etmiştir. Maceramıza devam ettiğimizde karşımıza Elpenor diye biri çıkmıştır. Başlarda sadece tıpkı Markos gibi onun bir tüccar olduğunu zannediyorduk. Ta ki Elpenor sizden Spartanın büyük bir Komutanı "Kurt" lakabı ile anılan birinin kellesini istemesine kadar...
Kartal Efendisi "Kurt" lakaplı bu Sparta komutanını öldürmek için Barnabas ile Megaris'e gitmiştir ve her şey Megaris'e gittikten sonra başlamıştır....

Hayatta öğrenemediğiniz ya da göremediğiniz şeyleri bazen bir oyun size 90 dakikaya bunu gösterebilir.

Rust'ın en belirgin özelliklerinden biri, oyun dünyasının acımasız doğasıdır. Oyuncu arkadaşlar, açlık, susuzluk, vahşi hayvanlar ve diğer oyuncularla mücadele etmek zorundadır(Gördüğünüz her kişiye güvenmeyin. ) Bu da oyunun gerilim dolu ve sürekli bir tehdit altında hissettiren bir atmosfer yaratmasını sağlar. Oyuncular, topraklarda dolaşırken sürekli olarak tehlike ile karşı karşıya kalır ve kaynakları koruma, silahlanma ve savunma stratejileri geliştirmek zorundadır.

Oyuncular, çevrede bulunan kaynakları kullanarak çeşitli yapılar inşa eder ve kendilerini koruyacak bir üs oluştururlar. İnşa edilebilecek yapılar arasında evler, kaleler, savunma kuleleri ve tuzaklar bulunur. Bu yapılar, oyuncuların diğer oyunculara veya saldırgan hayvanlara karşı kendilerini savunmalarını sağlar. Oyuncular ayrıca, eşyaları saklamak ve değerli kaynakları korumak için depolar inşa edebilirler. Tavsiyem ise tuzakları oyuncular üzerinde kullanmanızdır.

Rust dünyası, çeşitli biyomlarla dolu geniş bir haritaya sahiptir ve bu biyomlar arasında çöl, orman, karlı dağlar ve sahil şeridi gibi farklı bölgeler bulunur. Nesne ve karakter modelleri, oyuncuların kendilerini oyun dünyasına daha fazla dahil hissetmelerini sağlıyor bence.

Oyunda hayatta kalmak için sürekli olarak kaynak toplamak, yapılar inşa etmek ve diğer oyuncularla etkileşimde bulunmak zorundasınız. Fakat bazı oyuncular için bu süreç zamanla monotonlaşabilir ve tekrarlayıcı bir rutine dönüşebilir.

Pes etmekten nefret edenler için ideal bir oyundur.

Tek kelime ile muazzam.

Nostalji...

Nostalji...

Kalite..